Bugün Alanya'da 90 ülkeden 22 bin 366 yabancı yaşıyor. Kendilerine 'Yeni Alanyalılar' denilen bu yabancılar arasında yıllarca Almanlar ilk sırada yer alırken, son 1 yıl içinde 2 bin Rus'un ilçeye yerleşmesiyle Ruslar birinciliği ele geçirdi. Rusları Almanlar, Danimarkalılar, Norveçliler, Ukraynalılar ve Hollandalılar izliyor.
İlçede 4 bin 375 Rus, 3 bin 734 Alman, 3 bin 711 Danimarkalı, 1074 Norveçli, 1007 Ukraynalı, 966 Hollandalı yaşıyor


Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 29 Aralık 2010 Çarşamba
0 yorum
categories: , | edit post

Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.

Tıkandı baba, çay getir. Tıkandı baba, oralet getir vb.

Bu durum Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş.

Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?

Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba

Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden " Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.

Tıkandı baba nın anlattıkları Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;

Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.

Sultan Mahmut un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. " Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:

Taze baklava, güzel baklava ! Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi

Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut ;

Bizim Tıkandı baba ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan;

Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş

Geldi sultanım

Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?

Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş.

Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek. Sultan demiş;

Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış

Alın bu adamı Üsküdar ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar a götürmüşler.

Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. Baba,

Niçin, demiş. Askerler

Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline

Ne olacak şimdi, demiş

Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı.demiş. adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;

"VERMEYİNCE MABUD,

NEYLESİN SULTAN MAHMUT"


Her şey Yüce Allah`ın takdiri iledir. Kimine zenginlik, kimine darlık, kimine de ilim verir. Eğer Yüce Allah, bir kimseye geniş bir imkân, belirli bir yetenek ve zenginlik nasip etmemişse, kulun yapacağı hiçbir şey yoktur. Ne kadar çırpınırsa çırpınsın boşunadır, eline nasibinden fazlası geçmez.

Devamı...
Gönderen Tiltombak on 13 Aralık 2010 Pazartesi

Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada :
Bir kadın bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah kocasına, ...
gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.

Kocası, karısının en yakın 10 arkadaşını aramış ve
hiçbiri karısının kendisinde kaldığını onaylamamış.


Erkekler üzerinde yapılan bir araştırmada :

Bir adam bütün gece eve gelmemiş.

Ertesi sabah karısına, gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.
Karısı, kocasının en yakın 10 arkadaşını aramış ve
5 tanesi kocasının kendisinde kaldığını onaylamış
diğer 5 tanesi ise kocasının hala kendisiyle birlikte olduğunu iddia etmiş.

Buradan şu sonuçları çıkartabilirmiyiz ?
1-Erkekler çok yardımseverdir :-)))
2-Erkekler arasındaki dayanışma müthiştir :-)))

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 1 Kasım 2010 Pazartesi
0 yorum
categories: | edit post

[Shell]
Command=2
IconFile=explorer.exe,3
[Taskbar]
Command=ToggleDesktop



çalıştırdan notepad dosyası aç ve yukarıdakileri oraya kopyala -yapıştır yap. daha sonra dosyayı desktop.scf olarak kaydet. kaydettiğin yerden hızlı başlata sürükle bırak. tamamdır.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 30 Eylül 2010 Perşembe
0 yorum
categories: , | edit post

1-) Denetim Masasından Ağ Bağlantılarına tıklıyoruz. ( Veya Masaüstünden Ağ Bağlantılarıma sağ tıklanır, özelliklere girilir.)
Resim
2-) Internet İletişim Kuralları (TCP/IP) 'na çift tıklıyoruz.
Resim
Resim
3-) Genel sekmesinde ''Aşağıdaki DNS sunucu adreslerini kullan :'' yazan kutucuğu seçiyoruz. Ardından aşağıda "Yeğlenen DNS sunucusu" 'na 64.102.255.44 giriyoruz. Altındaki "Diğer DNS sunucusu" 'na da, 128.107.241.185 giriyoruz. (Not: Sayıları girerken diğer boşluğa geçmek için tab tuşunu kullanmayın mouse ile diğer boşluğa tıklarsanız yanlışlık yapma ihtimali en aza iner.)
Resim
Sayıları girdikten sonra Tamam diyerek çıkıyoruz. Gelen pencereye yine Tamam diyoruz ve kapanıyor. Açıkta internet bağlantısını kullanan program, oyun vs. (Msn) varsa bağlantı anlık olarak kesilecektir.

4-) Buraya kadar tamam, eğer bağlantı gelmezse, Yerel ağ bağlantıları bölümüne tekrar geliyoruz ve yine sağ tıklayarak açılan bölümde "Onar" diyoruz. Tamamdır. Yine olmazsa modeme reset atın.
Resim
Bu yazdıklarım XP/Sp2'de test edilmiştir. Eğer ilerleyen zamanlarda bağlantınızda sorun olursa biraz araştırma yaparak farklı DNS adresleri bulabilirsiniz. Bulamazsanız DNS'yi tekrar otomatiğe alıp modemi resetleyebilirsiniz.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 18 Haziran 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post

GERİ DÖNÜŞÜM NİÇİN ÖNEMLİDİR?

1.Doğal Kaynaklarımız Korunur;


Doğal kaynaklarımız dünya nüfusunun artması ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi nedeni ile her geçen gün azalmaktadır. Bu nedenle malzeme tüketimini azaltmak, değerlendirilebilir nitelikli atıkları geri dönüştürmek sureti ile doğal kaynaklarımızı verimli kullanmak zorundayız. Bu nedenle geri dönüşüm doğal kaynaklarımızın korunması ve verimli kullanılması için son derece önemli bir işlemdir. Örneğin; kağıdın geri dönüşümü ile ormanlarda ağaçların daha az kesilmesini sağlamış oluruz. Benzer şekilde plastik atıklarının geri dönüşümü ile petrolden tasarruf sağlanabilir.


2.Enerji Tasarrufu Sağlanır;


Geri dönüşüm malzeme üretiminde endüstriyel işlem sayısını azaltmak suretiyle enerji tasarrufu sağlar. Örneğin; metal içecek kutularının geri dönüşümü işleminde bu metaller direkt olarak eritilerek yeni ürün haline dönüştürüldüğünde bu metallerin üretimi için kullanılan maden cevheri ve bu cevherin saflaştırılma işlemlerine gerek olmadan üretim gerçekleştirilebilmektedir. Bu şekilde bir alüminyum kutunun geri dönüşümünden % 96 oranında enerji tasarrufu sağlanabilir. Benzer şekilde katı atıklarda ayrılan kağıdın yeniden işleme sokulması için gerekli olan enerji normal işlemler için gerekli olanın % 50�i kadardır. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların da geri dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabilir.


3.Atık Miktarı Azalır;


Geri dönüşümün uygulanması ile çöplere giden atık miktarında azalma sağlanarak bu atıkların taşınması ve depolanması işlemleri için daha az miktarda alan ve daha az enerji kullanılmış olur. Evsel atıklar için bu azalma ağırlık olarak fazla olmamakla birlikte hacimsel olarak bakıldığında oldukça önemli bir oran teşkil etmektedir.


4.Geri Dönüşüm Geleceğe ve Ekonomiye Yatırım Demektir;


Geri dönüşüm uzun vadede verimli bir ekonomik yatırımdır. Hammaddenin azalması ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sonucunda ekonomik problemler ortaya çıkabilecek ve işte bu noktada geri dönüşüm ekonomi üzerinde olumlu yapacaktır. Yeni iş imkanları sağlayacak ve gelecek kuşaklara doğal kaynaklardan yararlanma olanağı sağlayacaktır.



HANGİ MADDELER GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR?


Çöpün içindeki geri dönüştürülebilir malzemelerin önemli bir miktarını yiyecek ve içecek ambalajlarında kullanılan metal plastik ve cam atıklar ile kağıt ve karton oluşturmaktadır. Bunun yanında kemik, tekstil parçalarıda özel ayırma tesislerinde geri dönüştürülebilmektedir.


Geri Dönüşüm Sisteminin 5 Temel Basamağı:



1.Kaynakta Ayırma; Değerlendirilebilir nitelikli atıkları çöple karışmadan oluştukları kaynakta ayırarak biriktirme.


2.Değerlendirilebilir Atıkları Ayrı Toplama; Bu işlem değerlendirilebilir atıkların çöple karışmadan temiz bir şekilde ayrı toplanmasını sağlar.


3.Sınıflama; Bu işlem kaynağında ayrı toplanan malzemelerin cam, metal plastik ve kağıt bazında sınıflara ayrılmasını sağlar.


4.Değerlendirme; Temiz ayrılmış kullanılmış malzemelerin ekonomiğe geri dönüşüm işlemidir. Bu işlemde malzeme kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğrayarak yeni bir malzeme olarak ekonomiye geri döner.


5.Yeni Ürünü Ekonomiye Kazandırma; Geri dönüştürülen ürünün yeniden kullanıma sunulmasıdı

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 31 Mayıs 2010 Pazartesi


Odin de Türk'müş!


İddia, İsveç tarihinin kurucuları arasında yer alan bir bilim adamına ait.

Prof. Sven Lagerbring, yaklaşık 250 yıl önce yazdığı kitapta, Türkçe ile İsveççe arasındaki ortaklıklardan, mitolojik benzerliklerden hareket ederek, İsveçlilerin atalarının Türkler olduğunu söylüyor. İsveç masallarında da tanrı Odin’in "Türkland"dan geldiği anlatılıyor.

İsveç tarihinin kurucuları arasında yer alan Prof. Sven Lagerbring’in 1764’te yazdığı 58 sayfalık bir kitap, İsveçlilerin Türk kökenli olduğunu ve İsveççe’de yer alan Türkçe kelimelerin bunu ortaya koyduğunu söylüyor. Söz konusu kitabı ilk kez Türk kamuoyunun dikkatine sunan ve fakat herhangi bir karşılık bulamayan ise Ali Nuri Dilmeç. Ali Nuri Dilmeç kim mi? Asıl adı Gustaf Nuring. 1861’de İsveç’in Malmö kentinde doğan ve 17 yaşında İstanbul’a gelip yerleşen, Türk ve Müslüman olarak Ali Nuri ismini alan bir İsveçli kendisi.

Fraklı Osmanlı Vikingi

Siyonizmin kurucusu Teodor Hertzl’in ifadesiyle "Fraklı Osmanlı Vikingi" Ali Nuri Bey, kitabı bir müzayededen alıyor, bir arkadaşına ödünç veriyor ve neredeyse 20 yıl sonra yeniden görebiliyor. Sonra da, "Değerli Bir Kitabın Tuhaf Yazgısı" diye bir yazı yazıyor. Böylece, Prof. Sven Lagerbring’in Türkçe ile İsveççe arasında kurduğu paralellikler ve İsveçlilerin Türk kökenli olduklarına dair tezleri gündeme geliyor. Ne var ki, dönem Türk Tarih Tezi dönemi olduğu halde pek fazla üzerinde durulmuyor bunun. Üstelik kitapta, İsveç’in en önemli tanrıları arasında yer alan "Odin"in de Türk asıllı olduğu da apaçık ifade ediliyor ve "Bizim atalarımız Odin’in yoldaşları Türklerdir. Bu konuda yeterli belge var" deniliyor. Odin’in iki kurtla birlikte gezdiğini söyleyelim de gerisini siz düşünün artık.


Türkçe’yle Benzer Kelimeler

Benzer kelimeler arasında ise: aş - asch / burç - borg / emek - omak / göl - gidl / yurt - jord / kab - kabbe / pusu - puss, krigpuss / su - siö / sulu - sölig hemen dikkat çekiyor. Kitabı yıllar sonra binbir zorlukla Türkçe’ye çeviren gazeteci Abdullah Gürgün, neden bu kadar zahmete katlandığını ise şöyle ifade ediyor:

"Amaç ayrı gayrılık değil ortaklık..."

"...Açıkçası beni kimin ne olduğu hiç ilgilendirmiyor. Amaç ayrı gayrılarımızı değil, ortak yönlerimizi ortaya çıkarmak; göz önüne sermektir. Aralarına nifak tohumları saçılan, birbirine kırdırılan, bölünüp parçalanıp yönetilen insanlar arasına köprüler kurma çabalarına omuz vermektir."

Bilge ve Adaletli Kral

İsveç Tanrısı Odin, "Herwarar Masalı"nda TirkiarAsiemaen (Asyalılar, Asyalı adamlar) olarak tanıtılan büyük bir kitlenin önderiydi. Tasvirlerde kurtlarıyla gösterilen Odin’in çok mülkünün bulunduğu "Türkland"dan (Türk ili) İsveç’e yolculuğu masalda ayrıntılarıyla anlatılır, adaletinden ve bilgeliğinden söz edilir. Kurduğu krallıkların başlarına oğullarını geçirdiği söylenir.

İsveç Tarihinin Kurucusu

1707 doğumlu olan Sven Lagerbring, 35 yaşında tarih profesörü oldu. 41 yaşında Lund Üniversitesi’nin rektörlüğünü üstlendi ve bu görevini 1769’a kadar sürdürdü. 1764 yılında birçok bilimsel eserin yanı sıra, "Türkler ile akrabalık" tezini kaleme aldı. Çalışmalarından dolayı 1769 yılında asalet ünvanı verildi. Lund Üniversitesi’nin logosunda Lagerbring’in resmi bulunmakta. İsveç’in modern tarih biliminin kurucusu olarak da anılan Lagerbring’in en önemli eseriyse dört ciltlik İsveç İmparatorluğu Tarihi’dir.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 28 Mayıs 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post

Ekonomide dünya yeniden kurulurken, batılı ülkelerin sürekli ağırlık kaybettiği dünyanın büyük ekonomileri içinde, gelişmekte olan ülkeler ön sıralara yükseliyor.

Öyleki, satınalma gücü paritesine göre gayri safi yurtiçi hasılada (SGP-GSYH) 1980’de dünyanın 13. büyük ekonomisi olan Çin, 2001’de ikinciliğe, 10. olan Hindistan 2007’de Almanya’yı geçerek üçüncülüğe yükseldi.

1980’de dünyanın en büyük 3 ekonomisi ABD, Japonya, Almanya iken, 2012’de Hindistan’ın Japonya’yı geride bırakarak 3. büyük ekonomi konumuna çıkmasıyla ABD, Çin, Hindistan olacak. Muhtemelen 2017 yılında Çin’in ABD’yi geçmesiyle Çin, ABD, Hindistan şeklini alacak.

A.A muhabirinin Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerinden yaptığı derlemeye göre, dünya ekonomisinde BRIC ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin öne çıkıyor. 1980 yılında dünyanın en büyük 7 ekonomisi içinde sadece bu ülkelerden Rusya bulunurken, bu yıl Çin, Hindistan ve Rusya yer aldı. Brezilya’nın 2011 yılında Fransa’yı, 2012 yılında İngiltere’yi geçmesiyle birlikte 4 BRIC ülkesinin tamamı ilk 7’de yer alacak. Kalan 3 ülke de ABD, Japonya ve Almanya olacak.

Dünyanın en büyük 25 ekonomisi içinde G-7 ülkeleri ile İspanya , Hollanda, Avustralya’nın 25 büyük ekonominin GSYH toplamı içindeki payları 1980 yılında yüzde 69 iken, 2010 yılında yüzde 54’e düştü. Bu rakamın 2015 yılında yüzde 48,4’e ineceği tahmin ediliyor. Buna karşın BRIC ülkelerinin payı 1980’de 16,3 iken, 2010 yılında yüzde 30’a çıktı. Bu ülkelerin payının 2015’de yüzde 35,5’i geçeceği hesaplanıyor.


-2014’DE MISIR, AFRİKA’NIN EN BÜYÜĞÜ OLACAK-

Dünyada taşlar yerinden oynarken, Afrika da bundan nasibini alıyor. Afrika’nın en büyük ekonomisi olarak ilk 25’de yer alan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 2014 yılında hem ilk 25’in dışında kalacağı hem de Afrika’nın en büyük ekonomisi unvanını Mısır’a kaptıracağı tahmin ediliyor. Böylece dünyanın en büyük 25 ekonomisi içinde Ortadoğu’dan Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın yanına Mısır da eklenecek. 2015 yılında Türkiye 16., İran 18., Suudi Arabistan 21., Mısır ise 25. büyük ekonomi olarak dünya sahnesinde yerlerini alacaklar.

-TÜRKİYE’NİN 1980-2015 DÖNEMİNDEKİ SIRALAMASI-

Türkiye, 1980 yılında 20. sıradayken 1981 yılında İran’a geçilerek 21. sıraya indi. 1982 ve 1983 yıllarında 20. olan Türkiye, 1984, 1985 yıllarında 18., 1986 yılında 17., 1987 yılında ise 16. sıraya yükseldi. 1988 yılında yeniden 17. sıraya gerileyen Türkiye, 1989 yılında 18. sıraya indi. O tarihten bu yana ilk 17’de yer alan Türkiye, 1990 yılında ikinci kez 16. sıraya yükselmesinin ardından 1991 ve 1992 yıllarında 17. oldu.

1993 yılında ilk kez 15. sıraya yükselen Türkiye, 1994, 1995, 1996 yıllarında 17., 1997 yılında 16. olduktan sonra 1998 yılında yeniden 15. sıraya çıktı. 1999 ve 2000 yıllarında 16. 2001, 2002 ve 2003 yıllarında 17. olan Türkiye, 2004 yılında çıktığı 15’inciliğini, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında korudu. 2009 yılında Endonezya’ya geçilerek 16’ıncı sıraya gerileyen Türkiye, bu konumdaki yerini IMF tahminlerine göre 2010-2015 döneminde de sürdürecek.

ALMAN EKONOMİSİ 4 AYDA BİNDE 2 BÜYÜDÜ

Öte yandan Avrupa’nın en büyük ekonomisi olarak gösterilen Almanya, bu yılın ilk 3 aylık diliminde binde 2 oranında büyüdü. Federal İstatistik Ofisi, bu artışın bir yansıması olarak Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’daki artışın gelecek aylarda daha yüksek gerçekleşmesini beklediğini açıkladı. Açıklanan son istatistikler, Almanya'nın son 50 yılın en ağır ekonomik durgunluğun aşılmaya başlandığını gösterdi. Büyüme oranının düşük kalmasında ağır kış koşullarının ekonomiyi olumsuz etkilemesinin rol oynadığı vurgulandı. Uzmanlar, Nisan, Mayıs ve Haziran ayında yüzde 1'in üzerinde büyüme beklediklerini açıkladı.

AA

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 23 Mayıs 2010 Pazar
0 yorum
categories: , | edit post

TÜİK, 2018 ve 2023 yılında Türkiye'nin ve kentlerin nüfus artışlarını hesapladı.

Buna göre ülke nüfusunun yaklaşık 5'te birinin yaşadığı İstanbul, 2023'te 15 milyonu aşacak. Başkent Ankara'nın nüfusu 5,5 milyona, İzmir'in 4,5 milyona, Bursa'nın 3,4 milyona ulaşacak.

TÜİK'in adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2008 veri tabanını esas alarak yaptığı çalışma, varsayımlar ile kuşak-bileşenler yöntemini kullanarak gerçekleştirilen 81 il düzeyindeki ilk projeksiyon.

İşte veriler;

2023'TE TÜRKİYE NÜFUSU : Türkiye'nin nüfusu, azalan bir artış hızıyla 2023'te 81-83 milyon arasında bir değere ulaşacak.

Doğum oranı azalacak, yaşlı nüfus artacak. Türkiye'de, göç nedeniyle nüfus batıda yoğunlaşacak, az gelişmiş küçük iller daha da küçülecek. Bu çerçevede, 2023 itibariyle 49 ilin nüfusunda artış, 32 ilin nüfusunda ise azalma gözlenecek.

NÜFUSU EN ÇOK ARTACAK İLLER

Bugün 13 milyonu bulan İstanbul nüfusu, 2023'te 15,2 milyona ulaşacak. Ankara 4,6 milyondan 5,5 milyona, İzmir 3,8 milyondan 4,5 milyona çıkacak.

Sanayi kentlerinden Kocaeli'nin nüfusu 2,1 milyona, Bursa'nın nüfusu da 3,4 milyona yükselecek.

Turizmin yoğun olduğu güney illerinden Antalya'da nüfus 1,9 milyondan 2,6 milyona, Muğla'dan 800 binden 1 milyona, Aydın'da yaklaşık 1 milyondan 1,2 milyona çıkacak.

Son yıllarda büyük ölçüde doğu ve güneydoğudan göç alan Adana 2,1 milyona, Mersin 1,7 milyona ulaşacak.

Bölgesel cazibe merkezlerinden Şanlıurfa'nın ve Gaziantep'in nüfusu 2'şer milyon, Diyarbakır'ın 1,7 milyon, Konya'nın 2,1 milyon, Kayseri'nin 1,4 milyon, Trabzon'un 752 bin olacak.

NÜFUSU EN ÇOK AZALACAK İLLER

Öte yandan, projeksiyon çerçevesinde göç veren az gelişmiş kentlerin nüfusunun daha da daralacağı öngörülüyor.

Nüfusun azalacağı hesaplanan illerden Erzurum'da nüfus 483 bine, Kars'ta 215 bine, Muş'ta 238 bine, Sivas'ta 497 bine, Yozgat'ta 290 bine, Ardahan'da 77 bine kadar gerileyecek.

Türkiye 'nin bugün yaklaşık 75 bin kişi ile en az nüfusa sahip ili Bayburt'ta nüfusun 2023'te 49 bin nüfusa kadar düşmesi öngörülüyor.

En az nüfusa sahip 2. il olan Tunceli'de ise projeksiyona göre göreli artış meydana geliyor ve nüfusun 95 bini bulabileceği bekleniyor.

2023'TE BUNLAR OLACAK

Türkiye yaşlanıyor- Türkiye Cumhuriyeti, 100. yılında yaklaşık 82 milyon nüfuslu, yaşlı oranının artık yüzde 10'lara ulaştığı, doğurganlık hızının yavaşladığı bir ülke olacak. Göçün etkisiyle batı illerinin nüfuslarının daha da artacağı, küçük illerin daha da küçüleceği söylenebilir.

Küçük iller bitiyor- Küçük iller daha fazla küçülme, büyük iller daha fazla büyüme eğilimine giriyor.

İş göçleri- Özellikle Doğu, İç Anadolu veya Kuzey Karadeniz illerinden göç devam ediyor. İnsanlar büyük ölçüde iş için geliyorlar. Doğu illerindeki güvenlik gerekçesini de göz ardı etmemek gerekiyor.

Doğurganlık yavaşlıyor- Türkiye'nin doğurganlık hızı 2,17, İstanbul'un 1,8. Yani 2'nin altına inmiş durumda. Başka bir ifadeyle İstanbul'a hiç göç olmasa kentin nüfusu artmayacak. Fakat göç yoğun olarak devam ediyor.

İLLERİN 2010, 2013, 2018 VE 2023 NÜFUSLARI

81 il bazında, 2008-2023 dönemini kapsayan projeksiyon çalışmasına göre, çelişmiş yıllara ilişkin nüfus projeksiyonları şöyle:



İLLER 2010 2013 2018 2023

----- --------- --------- --------- --------- --------- ------------ -----------

Adana 2.053.465- 2.088.667- 2.132.063 - 2.153.855

Adıyaman 586.015 585.186 576.566 557.418

Afyon 699.435 699.222 690.944 673.358

Ağrı 529.263 522.044 502.477 474.444

Amasya 321.808 317.933 308.935 296.637

Ankara 4.686.009 4.885.314 5.200.437 5.486,347

Antalya 1.960.779 2.112.823 2.364.692 2.609.451

Artvin 162.654 156.276 144.708 131.634

Aydın 995.256 1.039.498 1.111.880 1.180.970

Balıkesir 1.151.826 1.182.196 1.227.914 1.266.700

Bilecik 193.516 193.554 192.431 189.719

Bingöl 262.113 271.191 285.864 299.070

Bitlis 323.902 317.820 303.224 283.054

Bolu 268.277 266.087 259.305 248.705

Burdur 246.624 244.404 238.345 229.800

Bursa 2.629.919 2.813.935 3.122.382 3.429.760

Çanakkale 480.358 488.070 499.377 508.225

Çankırı 178.941 182.606 187.140 189.188

Çorum 536.874 521.868 491.257 452.715

Denizli 934.733 958.709 994.970 1.026.139

Diyarbakır 1.531.760 1.587.863 1.670.933 1.733.314

Edirne 393.537 391.225 385.850 378.273

Elazığ 548.206 547.831 543.067 532.139

Erzincan 210.123 208.845 205.292 199.393

Erzurum 744.843 694.706 597.331 483.059

Eskişehir 768.363 807.893 871.942 932.689

Gaziantep 1.673.920 1.763.230 1.900.432 2.019.404

Giresun 425.732 430.608 436.138 437.327

Gümüşhane 133.805 137.039 141.200 143.064

Hakkari 280.518 314.949 375.488 438.342

Hatay 1.449.059 1.500.126 1.578.655 1.649.929

Isparta 412.916 419.760 427.768 431.372

Mersin 1.626.691 1.659.526 1.705.843 1.738.811

İstanbul 13.050.933 13.571.135 14.407.233 15.188.562

İzmir 3.900.770 4.055.605 4.304.649 4.537.049

Kars 302.562 286.295 253.943 215.307

Kastamonu 361.138 361.121 358.235 350.965

Kayseri 1.217.110 1.264.676 1.339.823 1.407.814

Kırklareli 337.576 338.173 338.349 337.190

Kırşehir 220.861 217.098 208.230 195.804

Kocaeli 1.573.424 1.699.004 1.908.939 2.116.643

Konya 2.004.743 2.050.921 2.111.845 2.152.428

Kütahya 556.534 539.844 505.554 463.394

Malatya 739.902 748.731 761.343 769.736

Manisa 1.342.281 1.379.025 1.435.691 1.485.038

Kah.Maraş 1.070.647 1.131.705 1.230.314 1.324.693

Mardin 761.087 775.180 792.768 798.975

Muğla 824.009 872.597 952.629 1.030.489

Muş 386.845 358.135 303.076 238.884

Nevşehir 284.083 287.204 291.079 292.890

Niğde 350.013 366.502 391.436 412.758

Ordu 721.843 723.376 720.102 708.253

Rize 320.057 320.372 319.334 315.999

Sakarya 874.881 908.937 962.535 1.011.504

Samsun 1.243.063 1.254.323 1.266.147 1.266.677

Siirt 317.155 344.970 395.875 450.348

Sinop 202.463 204.724 207.404 207.696

Sivas 620.350 599.974 555.460 497.388

Tekirdağ 834.868 932.255 1.097.284 1.263.229

Tokat 619.250 619.802 613.781 597.741

Trabzon 751.839 754.895 756.547 751.764

Tunceli 87.764 89.706 92.700 95.031

Şanlıurfa 1.630.731 1.716.085 1.856.962 1.991.188

Uşak 334.720 334.453 331.276 324.570

Van 1.051.872 1.125.180 1.250.414 1.376.083

Yozgat 464.120 430.652 366.183 290.133

Zonguldak 620.069 620.198 616.773 607.824

Aksaray 378.316 388.990 404.248 415.982

Bayburt 72.809 68.106 59.193 48.788

Karaman 236.899 246.889 263.218 278.635

Kırıkkale 272.884 261.793 239.463 212.128

Batman 506.690 539.309 595.643 652.230

Şırnak 458.158 504.989 591.400 685.797

Bartın 190.357 197.658 209.303 219.676

Ardahan 107.690 100.441 87.273 72.630

Iğdır 182.881 180.291 173.562 163.550

Yalova 220.737 256.136 315.925 375.978

Karabük 216.389 216.172 214.829 211.947

Kilis 124.843 130.407 138.891 146.151

Osmaniye 480.250 518.737 541.319 577.325

Düzce 337.201 349.642 369.165 386.540

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 20 Mayıs 2010 Perşembe
0 yorum
categories: , | edit post

Rasûl-i Ekrem Efendimizin üçü erkek Kasım, Abdullah, İbrahim dördü kız olmak üzere yedi çocuğu doğmuştur. Bunlar doğuş sırasıyle (Kasım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Külsûm, Fâtıme, Abdullah, İbrahim) isimlerini taşımışlardı. Bu yedi çocuğun altısı Hazreti Hadîceden, yedincisi Mısırlı Hazreti Mâriyeden idi.

İbni İshak, Peygamberimizin (Tâhir) ile (Tayyib) adında iki evlâdı daha olduğunu söylemekte ise de bunların Abdullah'ın sıfatları olduğu bildirilmiştir.

1) Kasım:

Rasûl-i Ekremin ilk çocuğu Kasım idi. Bu sebepten künyesi: Ebül-Kasım (Kasımın babası) oldu. Hazreti Peygamber, Ebûl-Kasım adiyle çağırılmasın-dan hoşlanırdı. Ashab da kendisini bu isimle çağırırlardı. İbni Sa'de göre, Kasım iki sene yaşadı. Mekkede vefat etti. Rasûl-i Ekremin çocukları içinde ilk ölen: Kasım oldu.

2) Zeyheb:

Peygamberimizin en büyük kızıydı. Kasımdan sonra doğmuştu. Zeyneb doğduğu zaman, Rasûl-i Ekrem otuz yaşındaydı. Mekke'de doğmuş olan Zeyneb, Hicretin sekizinci senesi Medine'de vefat eyledi. Otuz yaşında bulunuyordu.

Zeyneb, önce, teyzesinin oğlu Ebûl'as ile evlenmişti. Ebûl as bidayette müşriklerden ayrılmadığı için, "Bedr" gazvesinde müslümanların eline esir düşmüş, kurtulunca, Zeynebi Medine'ye göndereceğine söz vermişti. Rasûl-i Ekrem, ailesini getirmek için, "Harise oğlu Zeyd"i göndermişti. Zeynebi Medine'ye götüren Zeyd oldu. Zeyneb Medine'ye gitti ve fakat zevci Ebûl'as Mekke'de kaldı.

Ebûl'as, bir seriyye esnasında yine müslümanların eline esir düştü ve fakat Hazreti Zeyneb'in himayesi sayesinde serbest bırakıldı.

Ebûl'as, ikinci defa esirlikten kurtulunca, Mekke'ye gitti. Emanetleri sahiplerine verdikten sonra, müslümanlığı kabul etti. Medine'ye hicret eyledi. Müslüman olduğu için nikâhları yenilendi. Ebûl'as, Hazreti Zeynebe iyi muamele ederdi. Bu yüzden, Rasûl-i Ekremin takdirini kazandı. Zeyneb, kocasına tekrar kavuştuktan sonra çok yaşayamadı. Vefatında, cenazesi "Ümmü Eymen" ile "Hazreti Sevde" tarafından yıkandı. Namazını Rasûl-i Ekrem kıldı. Mezarına Ebûl'as indirdi.

3) Rukayye

Rasûl-i Ekremin ikinci kızıydı. Doğduğu zaman Hazreti Peygamber Efendimiz, otuzüç yaşında bulunuyordu. Rukayye babasının Peygamberliğinden önce, Ebûlehebin oğlu, Utbe ile nişanlanmıştı. Rasûl-i Ekrem, halkı İslama dâvete başlayınca Ebû leheb, oğlunu çağırdı:

- "Oğlum! Muhammed'in kızından ayrılmıyacak olursan, ben senden ayrılırım." dedi. Utbe de babası Ebûlehebin teşvikiyle "Rukayye"yi bıraktı. O zaman Rukayye, Hazreti Osman ile evlendi. Habeşistana göç eden ilk kafileye Hazreti Osman, zevcesi Hazreti Rukayye ile birlikte katılmışlardı. Hazreti Osman, Habeşistandan Mekke'ye dönmüş, oradan da Medine'ye hicret etmişti. Rukayye, Bedr gazası günlerinde hastalanmış, bu yüzden Hazreti Osman, Bedr muharebesinde bulunamamış, hattâ zevcesi başında kaldığı için, mazeretliler arasına konulmuştu.

Bedr gazası zaferini Harise oğlu Zeyd, Medineye ulaştırdığı gün, Hazreti Rukayye vefat etmişti. Rasûl-i Ekrem de, Bedr savaşı yüzünden, kızı Rukayyenin cenazesinde bulunamamıştı.

4) Ümmü Külsüm:

İslâmiyet gelmeden önce doğdu. Annesi hazret-i Hadîce’dir. Ümmü Gülsüm İslâmiyet gelmeden önce Ebû Leheb’in ikinci oğlu Uteybe ile nişanlanmıştı. İslâmiyet gelince Ebû Leheb îmân etmedi ve İslâmiyetin çok azgın bir düşmanı oldu. Onun hakkında (Tebbet) sûresi nâzil olunca oğluna Ümmü Gülsüm’den ayrılmasını söyledi. O da babasını dinliyerek ayrıldı.

Bedr gazasının sonunda, Hazreti Rukayyenin ölümünden bir yıl sonra, Hicretin üçüncü yılı, Hazreti Osmanla evlendi.

Buhârînin bildirdiğine göre, Hafsa dul kalınca, Hazreti Ömer, Osman'a müracaat ettiği zaman, Hazreti Osman tereddüt etmişti. O zaman Rasûl-i Ekrem, Ömere:

- "Ben sana Osman'dan, Osman'a da senden daha iyi bir adam bulacağım. Kızını bana ver, ben de kızımı Osman'a vereyim."

demişti .

Hazreti Osmanla evlenen Ümmü Külsûm, onunla altı yıl beraber yaşadı. Hicretin dokuzuncu senesi vefat etti. Cenaze namazı Rasûl-i Ekrem tarafından kılındı. Hazreti Ali Hazreti Fadl ve Hazreti Üsâme tarafından gömüldü.

Hazreti Osman, Rasûl-i Ekremin iki kızı: Rukayye ve Ümmü Külsûm ile evlendiği için, "İki nur sahibi" mânâsına "Zinnûreyn" sıfatını kazanmıştı:

5) Fâtıme:

Rasûl-i Ekremin en küçük ve fakat en sevgili kızıydı. İlâhî vahiy ilk geldiği zaman, Mekke'de doğdu. Hicretin ikinci senesi Medinede Hazreti Ali ile evlendi. Evlendikleri zaman Hazreti Fâtıme 15, Hazreti Ali 24 yaşındaydı. Rasûl-i Ekrem, kızı Fâtıme için, yatak çarşafı, iki değirmen, bir su tulumu hazırlamış, Hazreti Fâtıme, değirmenlerle su tulumunu, bütün ömrü boyunca kullanmıştı.

Rasûl-i Ekrem Hazreti Ali ile Hazreti Fâtımenin iyi geçinmesini ister, aralarında ihtilâf çıkarsa, onları barıştırırdı. Bir gün Ali, Fâtımeye şiddetli bir muamelede bulunmuş, Fâtıme de Rasûl-i Ekreme başvurarak Ali'yi şikâyet eylemişti. Fâtımeden sonra, Ali gelmiş, o da Fâtıme'yi şikâyette bulunmuş, fakat Rasûl-i Ekrem ikisin de barıştırmıştı.

Bir defa da, Hazreti Ali ikinci bir zevce almaya kalkmış, bunu haber alan Rasûl-i Ekrem çok üzülmüş bir hutbesinde;

- Benim kızım benim ciğerparemdir. Kızımı kederlendiren her şey, beni de kederlendirir" demiş, bunun üzerine Hazreti Ali teşebbüsünden vazgeçmiş, Hazreti Fâtımenin sağlığında başka bir kadınla evlenmemişti:

Hazreti Fâtıme, Hicretin 11 inci senesi, babasından altı ay sonra vefat eyledi. Rasûl-i Ekrem Efendimizin irtihalinde kızı yirmibeş yaşındaydı.

Rasûl-i Ekrem, kızı Fâtımeyi çok severdi. Hastalığı sırasında onu yanına çağırdı. Kulağına fısıldadı. O zaman Fâtıme ağladı. Sonra yine fısıldadı. Bu sefer, Fâtımenin yüzü güldü. Hazreti Âişe sordu. Hazreti Fâtıme de:

- "Önce, Rasûl-i Ekrem, hastalığı sonunda öleceğini söyledi: Ağladım. Sonra, ailesi içinde kendisine ilk kavuşacak olanın ben olduğumu haber verdi: O zaman da sevindim."' diye cevap vermişti:

Rasûl-i Ekrem Efendimizin soyunu yaşatan Hazreti Fâtıme oldu. Fâtımenin beş çocuğu oldu: Hasen, Hüseyn, Muhsin, Ümmü Külsûm, Zeyneb isimlerinde idi. Bunlardan Muhsin, küçükken vefat etmişti.

6) Abdullah:

Hicretten önce, onbirinci senesi Mekke'de doğdu: Üç ay yaşadı. Küçükken öldü. "Tâhir ve Tayyeb" Abdullahın diğer isimleriydi.

7) İbrahim:

Rasûl-i Ekremin en küçük çocuğu ve en küçük oğluydu. Hicretin sekizinci senesi Medine'de doğdu. İbn İshaka göre, Resûl-i Ekremin İbrahimden başka bütün çocukları, Peygamberlikten önce doğmuşlardı. İbrahim, Mısırlı Hazreti Mâriyeden dünyaya gelmiş, Hazreti Âişenin rivayetine göre, onyedi veya onsekiz aylıkken vefat etmişti.

Rasûl-i Ekrem, İbrahimin doğumundan çok memnun olmuş, yedinci günü bir ziyafet vermiş, fukaraya sadaka dağıtmış, oğluna Hazreti İbrahimin adını takmıştı. Çünkü:

Rasûl-i Ekremin Hazreti Hadîceden doğmuş olan erkek çocukları küçük yaşlarındayken ölmüşlerdi. Diğer zevcelerinden de evlâdı olmamıştı.

Ebû Rafiın zevcesi Selmâ, yeni doğan İbrahime sütannelik yapmıştı. Buhârî, "Ümmü Seyf'in ibrahimi emzirdiğini bildirmektedir. Rasûl-i Ekrem, sütanneye uğrar, İbrahimi görür, okşar ve öperdi.

İbrahim, Ümmü Seyfin evinde öldü. Hazreti Peygamber, çocuğunun hastalığını duyunca, Avfoğlu Abdurrahmân ile onun yanına gitmiş, İbrahimin ölüm pençesinde kıvrandığını görünce, dayanamamış ağlamıştı. Abdurrahmân:

- "Yâ Resûlallah! Ne yapıyorsunuz," deyince, Rasûl-i Ekrem:

- "Şefkat duygularım galeyana geldi. " buyurmuştu.

Rasûl-i Ekrem, oğlunun cenaze namazını kılmış, Abbâs oğlu Fadl, Zeyd oğlu Üsâme, Maz'un oğlu Osman, İbrahimi mezarına indirmişti.Beki' meza lığına gömüldü.

İbrahim öldüğü zaman güneş tutulmuştu. Halk, güneş de mateme katıldı, deyince Rasûl-i Ekrem:

- "Güneş ile ay, Allahın âyetlerindendir. Bir fânînin ölümü yüzünden tutulmazlar!" diye hitapta bulunarak, müslümanları böyle yanlış anlayışlardan uzaklaştırmışlardı.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 12 Mayıs 2010 Çarşamba
0 yorum
categories: , | edit post

Hayal güçleri sınırsız olmakla birlikte, düşünceleri bulundukları anın ötesinde, akılcı ve sezgiseldir. Kova 'lar dik kafalıdırlar. Kendilerini dinleyenlerin ne demek istediklerini anlamadıklarını sanırlar. Kovaları tanımlayan sözcük 'Biliyorum' dur. Kova burcu insanları sevecen tavırları ile tanınırlar.

Bu kişiler bencil değildirler. Irk, cinsiyet ve sosyal durumuna bakmaksızın, herkesin ayni olanaklara sahip olmasını isterler. Modern görünüşlerine karşın, inatçı ve sabit fikirli olurlar. Onlara yaklaşmak çok zordur, çünkü ne kadar dostça davranırlarsa davransınlar, arada her zaman bir mesafe bırakırlar. Kişisel özgürlükleri onlar için o denli önemlidir ki, bu yüzden en yakın ilişkilerini kesip atabileceği gibi, yine özgürlükleri adına her türlü özveride bulunurlar.
   

Çoğu zaman yeni bir şeyler keşfetmek için uğraşıda bulunurlar. Belli ilkeleri sonuna dek savunmaları onları hiç rahatsız etmez. Kova Burcunu tanımlamak her zaman kolay değildir. Farklılığını karşısındaki kişiye hissettirmek onun için zor olsa da, onlar garip bir şekilde Kova'nın etkisinde kalırlar. Özgürlüğünden asla vazgeçmeyen Kova'lar için her şey söylenebilir, fakat asla dürüstlüğünden şüphe edilemez. 
 
Yaşamın, bilgi ve deneyim olduğunun bilinciyle, kararlı ve inatçı bir şekilde her konuda iyi bir öğrencisidirler.. Gençlik çağlarınızdaki deneyimleriyle, ileri yaşlarda oldukça birikimleriyle öne çıkarlar.


* Yüksek kalite standartlarına sahiptir, prosedürleri takip eder ve uyulmasını ister.
 
* Herşeyin saati saatine işlemesini, önceden belirlenmiş bir şekilde yolunda gitmesini ister.

 
* Dikkatli, kesin ve düzenlidir, detaylara önem verir.

 
* Güvenilir ortamları tercih eder karar almadan tüm faktörleri hesaba katar.

 
* Önsezilerden çok veriye ve değerlere önem verir, kanıtlar doğrultusunda karar alır.

 
* Mahremiyetine önem verir, insanlarla olan iletişimi düzeylidir.

 
* Çalışmaları önceden tahmin edilebilir, nasıl davranacağı kestirilebilirdir.

 
* Radikal değişikliklere dirençlidir, test edilmiş, kanıtlanmış olana güvenir.

 
* Herşeyi ölçebilmek, hesaplayabilmek ister.

 
* Risk taşımak istemez, tahminlerle iş yapmaz.



Kova burçları, gerçek konuşan, ileriyi düşünen  ve akıllı davrananlardır. Bencillik konusunda titiz davranırlar ve çevresindeki insanlara karşı sevgi doludurlar. Tanıdıklarını mutlu etmeyi; cinsiyet ve ırk ayrımcılığı yapmadan herkesin eşit özgürlüğü kullanmasını isterler. Herkese karşı sıcak kanlıdırlar fakat samimi olduklarının yanı sıra dostça davransalar da her zaman insanlarla arasında mesafe bırakırlar. Aşk konusunda karşısındakine bağlanmaktan hoşlanmazlar. Çok yönlü manevraları oldukları için, çevresindekilere karşı zor anlaşılırlar. Güven ve dürüstlük konusunda bir numaradırlar. Kendilerine düşen görevi başarılı yaptıklarında keyifli olurlar. Maddi konuya değer vermezler. Kovaların fazla sağlık sorunu olmaz, çünkü hastalıklara karşı önlemlerini alırlar ve sağlık konusuna yenik düşmezler. Fark yaratmayı seven kovalar aktivelerden hoşlanır ve spor yapmayı eksik etmezler.

Onlar idealistlerdir. Yalnızlıkları genellikle toplumla uyuşmayan düşünce ve davranış biçimlerine sahip olmalarındandır.


 Kova insanı insanlığın iyiliği için çalışmaktan zevk alır. Dünyanın geleceği ile ilgilenir, dünyayı daha iyi bir yer haline getirip kendisinden daha kötü durumda olan insanlara yardımcı olmak ister. Balık burcu, insanlara birebir yardım etmek isterken, Kova genel anlamda insanlığa faydalı olmak ister.

Kova insanı oldukça idealisttir. Bütün insanların ırk, cinsiyet, din ve sosyal durumuna bakılmaksızın aynı imkanlara sahip olmasını ister. Bütün burçlar içinde en önyargısız olanıdır, her türlü insanla dostluk kurar. İlerici hatta radikal fikirlere sahiptir. Önceden ne yapacağı kestirilemeyen eksantrik bir yapısı vardır. En şaşırtıcı tipler Kova burcundan çıkar. Başkalarından farklı olmayı arzular.



Kova / Burcunuzun Özelliklerini Doğru Kullanın
 

Değişimden korkmayınız. Standart kalıplara bağlı kalmayınız. Orijinal düşüncelerinizi hayata geçirmekten vazgeçmeyiniz.


Gelecek planlarınızı, amaçlarınızı size uygun ortamlarda, sizinle aynı yolda ilerleyebilecek kişilerle paylaşmaya çalışınız.


Özgürlüğünüzü kimsenin tekeline bırakmayınız. Sürüye boyun eğmeyiniz.


Modern düşününüz. Kişisel hedeflerinize saygı gösteren insanlarla bir arada olmaya çalışınız.


Duygularınızı asla ihmal etmeyiniz. Mesafeli ve soğuk olmayınız.


Hedefe varmak veya herhangi bir eylemde bulunmak için, başkalarının onay vermesini beklemeyiniz.


Çevrenizde olan biteni görmezlikten gelmeyiniz. Sabit fikirli olmayınız. Daha geniş gözlüklerle hayata bakmaya çalışınız.


Sizler buluşçu, hayatı kolaylaştırabilen sıradışı, yaratıcı kişilersiniz. Bu özellikler size armağandır. Bu özelliklerinizi ifade etmekten kaçınmayınız.


Sizler üstün bir sezgi gücüne sahipsiniz. Baktığınız her insanın nasıl biri olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz.


Sizler dünyayı yaşanabilir hale getiren, mantık, tarafsızlık, zeka ve barışçıl özellikleriyle donatılmış özel kişilersiniz. Kesinlikle gücünüzü hafife almayınız ve umutsuzluğa kapılmayınız.


Bulunduğunuz alanı yenileştiriniz. Hayatınızda rutinliğe yer vermeyiniz. Siz gelişimci bir burcun insanısınız. Sınırların ötesinde düşünmeye çalışınız.


Gerçek anlamda özgür olmak için, öncelikle bireyliğinizin farkında olmanız gerektiğini biliniz.


Diğerlerinden sizi ayıran farklılıklarınızın, gelişiminizin önünü aydınlatan ışık olduğunu unutmayınız. Sıradan şeylerle yetinmeyiniz.


Yenilikleri özellikle teknolojik gelişmeleri iyi takip ediniz.


Zor durumda olduğunuzda yardım istemekten çekinmeyiniz. Bunun gereksiz ve küçültücü bir şey olduğunu düşünmeyiniz.


Kova burcu, umutlar ve rüyaların, arzuların ve dostlukların burcudur. Yaşamınız boyunca ideallerinizin peşinde koşmaktan ve bunları gerçekleştirmekten vazgeçmeyiniz.


Bulunduğunuz alanda en yüksek konuma gelebilmek için, yenilikleri takip ediniz. Siz bu yenilikleri herkesten daha çabuk öğrenebilir, uygulayabilir, diğerlerinin sizi takip etmesini sağlayabilirsiniz.


Bütün mucize, inanmakta gizlidir. Sezgilerinize kulak veriniz. İç sesiniz nerde ne yapmanız gerektiğini size söyleyen bir rehberdir. Bu ses, zirveye daha kolay çıkabilmenizi sağlayıcıdır.


Daha önce hiç düşünülmemiş olanları keşfetmeye çalışabilir veya eski bir oluşuma yeni yöntemlerle hız kazandırabilirsiniz. Sonrasında ise bunları uygulayabilirsiniz. İşte siz bütün bunları yapabilecek kadar sıradışı bir kişisiniz.


Eş seçerken, farklılıklarınıza saygı duyacak, özgürlüğünüzü denetim altında tutmayacak, sizinle arkadaşça paylaşımlarda bulunacak, üzerinizde denetim uygulamayacak kişileri tercih ediniz. Böylece mutlu bir ilişki yaşayabilirsiniz.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 28 Nisan 2010 Çarşamba
0 yorum
categories: | edit post

İlk önce Masaüstüne bir Yeni Evrak Çantası (New Briefcase) oluştur. (Sağ tuş->Yeni->Evrak Çantası) Sonra cd deki dat dosyasını bunun üzerine sürükle ve bırak.
Bu kadar basit :-)))

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 27 Nisan 2010 Salı
0 yorum
categories: , | edit post


Denizli (Laodikea) adı Denizli şehri ilk defa, bugün şehir 6 km kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında, M.Ö. 261 - 245 yılları arasında, Suriye Kralı II. Antiokhos tarafından kurulmuştur. II. Antiokhos kente karısı Laodike'nin adını vermiştir. Laodike'nin kenti anlamına gelen "Laodikeia" adını alan kent, M. S. 7. yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, kent bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır. Türkler Denizli havalisini zapt ettikten sonra, kenti "Ladik" adıyla anmışlardır. (Bkz: http://www.pamukkale.edu.tr/laodikeia Laodikeia Kazıları)


Denizli adına, tarihi kaynaklarda başka başka isimler olarak rastlamaktayız. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi seciye sicilleri Ladik ismini vermektedir. İbni Batuta'nın seyahatnamesinde Tunguzlu denilmektedir. Mesalikullebsar'da da Tunguzlu olarak kaydedilmiştir.


Timurlenk'in zafernamesini yazan, Şerafettin Zemdi Tenguzlug ve Tonguzlug gibi iki isimden bahsetmektedir. Tensiz kelimesi eski Türkçe'de Deniz demektir. Tunguzlu ise bugünkü imlasıyla Denizli demektir. Netice olarak Denizli adı, Tenguzlu ve Tunguzlu kelimelerinin zamanla ağızdan ağıza, Denizli kelimesi haline gelmesinden bugünkü şeklini almıştır.







Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 16 Nisan 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post

İstanbul'un altından hazine çıktı
Marmaray İstasyonu inşaat alanında bilinen ilk İstanbullu’ya ait 8 bin 500 yıllık mezarın bulunması çalışmalara büyük önem kazandırdı.
Yenikapı Marmaray İstasyonu inşaat alanında geçen yıl bilinen ilk İstanbullu’ya ait 8 bin 500 yıllık mezarın bulunmasının ardından kazı çalışmaları büyük önem kazandı. Tüm dünyadan onlarca araştırmacı tarihi değiştiren kazılara katılmak için başvuru yaptı. Proje sorumlusu Prof. Vedat Onar, “Marmaray’dan bile önemli tarihi bulgulara ulaştık. Bundan daha değerli ne olabilir” dedi...

Asrın projesi olarak bilinen Marmaray projesi kapsamında Yenikapı’da devam eden arkeolojik kazı çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Özellikle Yenikapı’da devam eden kazı çalışmaları tüm dünyanın ilgi odağı haline geldi. Dünya basını çalışmaları yakından takip ederken yabancı bilim adamları da ortak çalışma yapmak için teklif yağdırıyor. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayacak Marmaray Projesi kapsamında Yenikapı’da gün yüzüne çıkarılan bulgular, adeta tarihe ışık tutuyor.


34 GEMİ ÇIKARILDI


Özellikle Yenikapı’da çıkarılan Theodosius Limanı kalıntıları üzerinde yapılan araştırmalar binlerce yıl öncesine ait bilgileri günümüze taşıyor. Kazılardan elde edilen kalıntıların en dikkat çekenleri ise 34 adet gemi ile çok sayıda hayvan ve insan iskeletleri oldu. Kazılarda, Marmaray kısmında nispeten azalmış olsa da metro kazı alanında kemik ve diğer arkeolojik malzemeler çıkarılmaya devam ediyor.


İDDİALAR YERSİZ


Kazı çalışmalarının Marmaray inşaatını geciktirdiği ve gecikme nedeniyle 500 milyon dolar zarar edildiği yönündeki iddialara bilim insanlarından yanıt geldi. Kazı çalışmalarının dünyanın birçok yerinden büyük ilgi gördüğüne dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Metro ve Marmaray Kazısı Hayvan Kemikleri Proje Sorumlusu Prof. Dr. Vedat Onar, yapılan kazılarda çıkan buluntuların İstanbul tarihi ve özellikle de Bizans dönemine ait önemli bilgiler sunduğunu dile getirdi.


8 BİN 500 YILLIK GEÇMİŞ


35 gemi batığına, yüzlerce insan iskeletine ve 22 bin hayvan kemiği verisine ulaşıldığını aktaran Prof. Onar, “Bu antik kaynaklara dayanarak yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda İstanbul’un 8 bin 500 yıllık geçmişe sahip olduğunu öğrendik. Bundan daha değerli ne olabilir” sorusunu yöneltti. Türkiye’de kazılara yeterli ilginin gösterilmemesinden yakınan Prof. Onar, “Proje, bilim dünyasında yeterli ilgiyi görüyor” dedi. Onar şöyle devam etti:


İLGİLENMİYORLAR


“Dünyanın gözü kulağı bu kazıda. Birçok uluslararası televizyon kanalları buradan haberler veriyor veya belgeseller çekiyor. Son olarak Alman ve Kanada televizyonları belgesel için buradaydı. Bizler atandaşlarımızın da bu kültürel varlıklara ilgi göstermesini istiyoruz. İstanbul’un ortasında 578 bin metrekarelik bir alanda yapılan bu çalışmalar vatandaşlarımızı mutlaka ilgilendirmeli. Bulundukları şehrin geçmişini bilmek, geleceğini yönlendirmede büyük katkı sağlayacaktır.”


EŞSiZ BiR ÖRNEK


Kazı bölgesi M.S. 11. yüzyıl batıklarıyla ve Cilalı Taş Devri’ne ait mimari kalıntıların arasındaki tabakalaşmış denizsel dolgularla Marmara Denizi’nin geçirdiği değişimlerin anlaşılabilmesi açısından son 10 bin yıl için eşsiz bir kaynak niteliği taşıyor.


YABANCILARIN GÖZÜ KULAĞI BU PROJEDE


Onar, bir dönem Bizans İmparatorluğu’na başkentlik yapan İstanbul’da yürütülen kazı çalışmalarının asrın projesi olarak adlandırılan Marmaray projesinin bile önüne geçtiğini vurguladı. “Yabancı bilim insanları kazı çalışmalarının sonuçlarını merakla bekliyor” diyen Onar, kazı çalışmalarında yer almak isteyen çok sayıda araştırmacı ve kurumun bulunduğunu dile getirdi. Onar, “Bizleri kendi üniversitelerinde konuşmacı olarak davet ediyorlar” diye konuştu. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nce yürütülen kazı çalışmalarına İstanbul Üniversitesi, öğretim üyeleriyle bilimsel olarak büyük katkı sağlıyor.


TAMAMI YERLİ BİLİM İNSANI


Yabancı bilim adamlarının birlikte çalışma teklifine İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü olumsuz yanıt vererek kendi bilim adamlarıyla çalışmayı tercih ediyor. Yurtdışından sadece teknolojik destek alınan çalışmalarda çok sayıda farklı uzmanlık alanından yerli bilim insanı görev yapıyor.


İSTANBUL'UN ALTINDAN HAZİNE ÇIKTI


Marmaray projesi kapsamında Yenikapı’da deniz seviyesinin 1 metre altında çok sayıda halat kalıntısının bulunması kazı çalışmalarının genişletilmesini sağladı. Çalışmalar neticesinde M.S. 4’üncü yüzyılda kurulan ve 7’nci yüzyıla kadar aktif konumunu sürdüren Bizanslılar’a ait Theodosius Limanı bulundu. Kazılar yerin 10 metre derinine kadar sürdürüldü. Alandaki kazı sırasında, 9 metre 40 santim derinlikte karşılaşılan bir iskelet kazı heyetini heyecanlandırdı. İskeletin etrafı açıldığında bugüne kadar alışılmışın dışında bir mezarla karşılaşıldı.


YANINDA YAY BULUNDU

Başı batıya, ayakları doğuya doğru yatırılan iskeletin yanında dönemin silahı yay olduğu tahmin edilen bir alet bulundu. Sal şeklinde mazgallı bir ahşabın üzerine yatırılan iskeletin, bebeğin ana rahmindeki duruş pozisyonunda gömüldüğü belirlendi. Cinsiyeti belirsiz iskeletin dişlerinin sapasağlam olduğu görüldü. İskeletin diş özünden alınacak bir örnekle DNA yapısı, nasıl öldüğü ve hangi kavime ait olduğunun tespit edilebileceği belirtildi. İskeletin ayakucunda, çömlek içinde 5 yaşlarında olduğu tahmin edilen bir de çocuk iskeleti bulundu. Daha önce “Kepçe girsin mi girmesin mi” tartışmalarının yaşandığı bu alanda böylelikle 8 bin 500 yıl öncesine ait bilgileri günümüze taşıyacak veriler bulunmuş oldu.


BİZANS TEZİNİN SONU


Bilinen en eski İstanbullu’ya ait olduğu belirtilen bu veriler, “İstanbul’u Bizanslılar kurdu” tezini de sona erdirdi. Cilalı Taş Devri’ne ait olduğu ortaya çıkan ve bataklık içinde yer alan ‘urne’ tipi mezarın ortaya çıkarılmasıyla İstanbul’da tarihin ilk insan topluluklarının burada yaşadığı kesinleşmiş oldu. Bugüne kadar da yaklaşık 25 bin envanter kayda alınarak inceleniyor.


İŞTE İLK İSTANBULLU'NUN İSKELETİ



Kaynak

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 4 Nisan 2010 Pazar
0 yorum
categories: , | edit post

Çin'deki Türk piramitlerine ilk kez bir Türk girdi

Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından
büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından
önemli olduğunu" söyledi.

"Beyaz piramitler" ya da "Türk piramidi" diye de anılan piramitlere giren
ve orada araştırmalarda bulunan Keleş, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
"Buradaki materyaller konunun uzmanları tarafından incelendiğinde şunu
söyleyebiliriz: Tarihin tekrar yazılması gerekebilir" dedi ve piramitlerdeki
materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini belirtti.

Keleş, bölgeye daha önce de araştırma yapmak için başkalarının gittiğini
ancak araştırmacıların görüntü almasına izin verilmediğini ve şimdi yayımlanan
fotoğrafların, "şu ana kadar yayımlananlar arasında bir ilk" olduğunu
vurguladı.

Yaşlı bir Çinli rehberliğinde piramitlerin iç kısımlarına girdiklerini
belirten Keleş, piramitlerin içinde Türklere ait olduğunu düşündükleri sembol,
heykel ve tabletler olduğunu kaydetti.

Keleş, kendilerinin ortaya koyduğu deliller karşısında Çinli
yetkililerin, "Eski dönemlerde Uygurlar, Çinliler adına paralı asker olarak görev
yapıyorlardı. Buradaki semboller ve işaretler onlardan kalma" dediğini aktardı ve
"Bu düşünce tabii kendilerine ait" diye konuştu.

-"PİRAMİDİN İÇİNDEYİZ"-

Piramitlere giderken ve piramitlerin içinde yaşananları aktaran Oktan
Keleş, yaşlı bir Çinli rehber eşliğinde piramitlere yakın bir yerden doğal bir
mağaranın içerisinde girdiklerini ve karanlıkta 40-50 metre kadar yürüdüklerini
anlatarak, "Mağarada 3 kanallı bir girişe geldik. Sonra dikey bir yerden 7-8
metre aşağı kaydık. Geniş bir alana geldiğimizde Çinli rehber bize 'Piramidin
içindeyiz' dedi" diye konuştu.

Keleş, piramidin tabii bir oluşumun üzerine inşa edildiğini belirtti ve
Çinli rehber eşliğinde bir mezar odasına ulaşıldığını aktardı.

Mezar odasında yerde boyu 2 metreye yakın bir mumya olduğunu belirten
Keleş, mumyanın başında bulunan bir kayada çeşitli işaret ve yazıların yanı sıra
"ay yıldız, kurt başları" gördüklerini söyledi. Keleş, alana ışık tutulduğunda
"şoke olduklarını" ve "3 metre boylarında, muhtemelen granit taştan yapılma bir
baş heykeli" ile karşılaştıklarını kaydetti.

Keleş, heykelin üst kısmında çift boynuza benzer bir objenin bulunduğunu,
kafasının ortasında da bir "ay-yıldız" simgesinin göze çarptığını anlattı.

Heykelin yanında da kucağında çocuk olan başka bir kadın heykelinin ve yerde bir
mumyanın bulunduğunu belirten Keleş, şöyle devam etti:
"İhtiyar Çinli, dizlerinin üzerine çöküp bir şeyler mırıldanıyor.

Gördüğümüz mumya bir erkeğe ait. 30 sene kadar önce yüzü daha net seçiliyormuş
hatta ayaklarında çizmeye benzer şeyler olduğunu söylüyor, yaşlı Çinli. İçeride
yaklaşık 7-8 dakika kadar kaldık ki, ihtiyar Çinli acele çıkmamız gerektiğini
işaret ediyor. Biz biraz daha kalıp, etrafı iyice incelemek istiyoruz. Yaşlı
Çinli sertleşiyor, teklifimizi kabul etmiyor. Aşağı doğru merdivenle inilen bir
yer görüyoruz ve oraya inmek istiyoruz. Yaşlı Çinli, 'oraya inişin çok zor
olduğunu, indikten sonra çıkışın daha da zor olduğunu, buradan acele çıkmamız
gerektiğini' söylüyor. Çinli'nin bu kadar telaşlı olmasından ve sinirlenmesinden
dolayı aşağı inemedik. Ancak fenerle şöyle etrafı bir taradığımızda, duvarlarda
yazılar ve şekillerle üst üste dizilmiş ve birbirlerine yapışmış tabletleri
gördük daha fazlasını seçemedik."

-"ATANIZ OĞUZ KAĞAN'IN TEMSİLİ SURETİDİR"-

Keleş, yaşlı Çinlinin verdiği bilgiye göre, mumyanın yüzünün önceden daha
net olduğunu, ancak zaman içerisinde köylülerin mumyanın bazı parçalarını
koparması nedeniyle bozulmaya başladığını söyledi.

Çift boynuzlu granit taştan üç metrelik baş figürünü sorduklarında ise
şaşırtıcı bir cevap aldıklarını belirten Oktan Keleş, Çinli'nin "O sizin atanız
Oğuz Kağan'ın temsili suretidir" dediğini nakletti.

Keleş, Çinli'nin piramidin alt kısmında başka bir mumya olduğunu ve onun
hiç bozulmadığını ileri sürdüğünü, ayrıca var olan binlerce tabletten bazılarının
zaman içerisinde aşınarak birbirine yapıştığını söylediğini aktardı.

Piramitlerin bulunduğu bölgenin yasak olduğuna dair söylentilerin
sorulması üzerine Keleş, bölgenin tamamen yasaklanmış bir bölge olmadığını, ancak
içeride araştırma ve çekim yapmak konusunda izin verilmediğini belirtti.

Keleş, özellikle Alman bilim adamlarının yaptığı çalışmaların "oldukça
önemli" olduğunu, ellerinde bazı bilgiler olmakla beraber görüntü olarak kanıt
sunamadıklarını vurgulayarak, "Bildiğimiz kadarıyla bizim yayımladığımız
görüntüler bu alanda en kapsamlı görüntüler olma özelliğine sahiptir" diye
konuştu.

-"TÜRK PİRAMİTLERİ"-

Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitlerinin, diğer
adıyla "Türk piramitlerinin" keşfi konusunda birçok iddia bulunuyor. Bunların
arasında en yaygın olanı ise İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalı pilot James
Gaussman'ın Hindistan'dan Çin'e uçarken piramitleri gördüğüne dair iddialar
olmasına karşın, bu iddiaları doğrulayacak bir kanıt bulunmuyor.

Gaussman'ın iddialarının aslında Trans World Havayolları'nın Uzak Doğu
yöneticisi Binbaşı Maurice Shehan'a ait olduğu düşünülüyor.

Keleş, Gaussman'ın bölgedeki piramitleri görmesinin ardından Alman
araştırmacı yazar Hartwig HausDorf'un bölgeye gittiğini ve piramitler hakkında
birçok materyal topladığını aktardı.

Keleş, Hausdorf'un bu piramitlerde, ön Türklere ait "yazılar ve çok
değişik mumyalar olduğunu" söylediğini, ancak bunları delillendiremediği için
bilgilerinin kuşkuyla karşılandığını belirtti.

Piramitlerin sayısının irili ufaklı 100 civarında olduğu belirtilirken,
söz konusu piramitlerin kime ait olduğu ve içindekiler hakkında kesin bilgi
bulunmuyor.

Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.




Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.




Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.




Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.



Kaynak:

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 2 Nisan 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post

AZİZ MALAKİ ’NİN PAPALAR KEHANETİ

1595 Yılında Arnold de Wyon adlı bir Benediktin keşişi, Venedik’te Lignum Vitae ‘Hayat Ağacı’ adında bir kitap yayınladı. Bu kitabında bağlı bulunduğu tarikatın kurucusu olan Nursie’li Aziz Benoit önde gelen muritlerinin yaşamlarını ve eserlerini anlatıyordu. Bu kişiler arasında Aziz Malaki adı da geçiyordu; Arnold de Wyon onun hakkında şöyle yazmıştı: Malaki’nin bazı risaleler yazmış olduğu söylenir. Ancak benim sadece, kendisinin papalar hakkında yazmış olduğu kehanetten haberim vardır. Bu metin gayet kısa olduğu ve daha önce de, bildiğim kadarıyla hiçbir yerde yayınlanmamış olduğu için pek çok kimsenin de arzusunu yerine getirmek amacıyla yayınlamayı uygun gördüm.”
Kitabında Malaki’nin yaşam öyküsü de yer alan Arnold de Wyon, bu ifadesinin ardından azizin 1139 yılında kaleme almış olduğu kehaneti aktarmıştı. Neydi bu?
Malaki, kendisi henüz yaşarken göreve seçilen papa 2.inci Celestin’den başlayarak gelecek 800 yıl boyunca papa olacak 111 kişiyi de, üstelik sırasıyla yazıp bırakmıştı. Gelecekte görev yapacak olan bu 111 papayı çok kısa, genellikle iki sözcük Latince cümlelerle ve seçilen papanın ya ismi, ya doğduğu şehir ya arması ya da diğer başka özelliklerini vurgulamak suretiyle tanımlamıştı.

AZİZ MALAKİ KİMDİR ?
Asıl adı O’Morgair olan Malaki İrlandalı idi ve 1094 ya da 1095 yılında kuzeydeki Armagh kentinde doğdu. Mistik deneyim ve uygulamaların gayet yoğun olduğu o dönemin İrlanda’sında yetişen Malaki 25 yaşında rahip ve ardından da doğduğu şehrin baş papazı oldu. Malaki ’nin daha genç yaşlarındayken görücülük yeteneğinin ortaya çıktığı ifade edilir. O dönemin İrlandasında Vatis adı verilen profesyonel kahinlerin tüm ortaçağ boyunca bu faaliyetlerini yaygın biçimde resmen sürdürmüş oldukları da göz önünde bulundurulunca, bu tarz yeteneklerin o zamanda gayet normal bir şey olarak benimsendiğini anlayabiliriz. İşte böyle bir ortamda yaşayan Malaki, 1132 yılında İrlanda Başpiskoposu oldu.
Ancak daha sakin ve ilahi konsantrasyon dolu bir yaşamı arzuladığından 3 yıl sonra görevinden istifa etti. Ve Connor’a giderek keşişlerle birlikte mistik bir yaşam sürdürmeye başladı. 1138’de Roma’ya hacca gitti. York şehrinde konakladığı bir sırada yeni kurulmuş olan Sistersien tarikatı mensupları ile tanıştı ve onlardan etkilendi.
Bir yıl sonra Roma’ya tekrar gitmeden önce bu tarikatın kurucusu olan Aziz Bernard ile tanışmak amacıyla Clairvaux kentine uğradı. Bu iki insan arasında güçlü bir dostluk oluştu. Malaki hep Bernard’ın yayında kalmak niyetinde idi ancak Papa’nın emriyle İrlanda’ya dönmek zorunda kaldı. Geri dönüş yolculuğu sırasında İskoçya kralını da ziyaret etti. Ve kralın ölümcül hasta olan oğlunu mucizevi bir biçimde iyileştirdi. Aziz Bernard’ın gönderdiği müritlerle İrlanda’da da beş büyük manastır oluşturdu.
1148 yılında Roma’ya gitmek arzusuyla yeniden yola çıktıysa da yoldu çok hastalandı.Ve ancak Clairvaux’a varabildi. Kendisini iyileştirmek için çırpınıp duranlara
Her şey boşuna, sizin söylediklerinize sadece sizin iyiliğiniz için razı oluyorum” demişti. Ölümünün aynı yılın 2 Kasım’ında gerçekleşeceğini de aylar öncesinden bildirdi. Nitekim de öyle oldu. 2 Kasım günü şafak sökmekte iken dostu ve üstadı Aziz Bernard’ın yanı başında bedenini bıraktı gitti.

AZİZ MALAKİ ’NİN KEHANETİ
Asıl adı O’Morgair olan, ancak daha sonra İsrail Peygamberlerinden Malaki ’nin adını alan bu kahin, Hıristiyanlık dünyasının göreceği son 111 papayı da tarif edip bırakmıştı. Kehanetlerdeki kesinlik göz önünde bulundurulduğunda bu 111 papanın ardından bu kurumun büyük bir değişime uğrayacağı konusu dikkat çekmektedir. Çünkü Malaki, bu 111 papalık listenin altına şu satırları da eklemişti: “Roma Kilisesinin son zulmü esnasında başında Romalı Peter bulunacak ve koyunlarını sayısız felaketlerin ortasında otlatacak. Bunlar da sona erdikten sonra yedi tepeli şehir (Roma) yıkılacak ve korkunç hakim halkı yargılayacak."

Malaki ’nin kehanetindeki 111 Papa’dan bazıları
5. Beyaz köyden
4 üncü Adrien (1154-1159) Saint-Alban kentinin bir köyünde doğdu.Albabeyaz anlamına gelir.
12. Laurent kılıcı
8 inci Gregoire (1187) Saint-Laurent kardinalidir. Saint-Laurent armasında kılıç bulunur.
22. Mağlup Ejder
4 üncü Clement (1265-1276) Bu papanın armasında pençeleri arasında bir ejderi tutan bir kartal bulunur.
29. Aslanlı Gül
4 üncü Honorius (1285-1287). Armasında iki aslanın tuttuğu bir gül bulunan Sabelli ailesindendir.
35. Ossa'lı kunduracı
22 inci Jean (1316-1334). Fransızdır. Ossa ailesindendir ve babası da bir kunduracıdır.
61. Küçük adam
3 üncü Plus (1503). Siena’lıdır ve Piccolomini ailesindendir (Piccolo:Küçük; Uomini: Adamlar)
64. Florent Aslanı
6 ıncı Adrien (1522-1523) Armasında bir aslan bulunan Florent’in oğludur
71. Orman meleği
5 inci Plus (1566-1672). Asıl adı Micheil’dir. Mikael’den gelir. Melek ismidir. Bosco kentinde doğmuştur ve Bosco ’orman anlamına gelir.
100. Etrürya'daki Balnes
16 ıncı Gregoire (1831-1846) Aziz Romuald tarafından İtalya’nın Etrürya bölgesindeki bugünkü adıyla Toscana, Balnes’da kurulmuş olan Kamaldula tarikatına mensuptu.
104. Nüfusu azalan din
15 inci Benoit (1914-1922). Bilindiği gibi, 1.Dünya Savaşı sırasında çok sayıda Hıristiyan ölmüştür.
107. Papaz ve gemici
23 üncü Jean (1958-1963). Asıl adı kardinal Roncalli olan bu papa daha önceleri Venedik patriği idi.
108. Çiçeklerin çiçeği
6 ıncı Paul (1963-1978). Armasında üç tane zambak vardır. Zambak batıda ‘çiçeklerin çiçeği’ olarak da tanımlanır. Ayrıca bu papa Floransa’da doğmuştur ve bu şehrin armasında da kırmızı bir zambak vardır.
109. Ay'ın yarısı
1inci Jean-Paul (1978).Papalık görevini 1 ay yapabilmiş çünkü göreve seçildikten 1 ay sonra ölmüştür.Gökte yarım ay varken seçilmişti ve öldüğünde yine yarım ay vardı.
110. Güneş işçisi(Labore Solis)
2 inci Jean- Paul (1978-2005) Günümüzün papası. Dünya Barışının sağlanması için harcadığı olağanüstü çaba nedeniyle tam bir ‘güneş işçisi’ olarak yorumlanmaktadır.Güneş pek çok tradisyonda yapıcı güçlerin, eril ve yaşam verici kudretlerin ve Tanrı’nın sembolüdür. İnsanlığın gelişimine hizmet etmiş büyük inisiyelere de “Güneş İnisiyeleri denildiği bilinmektedir. Ayrıca Labore sözcüğü ‘oluşturma’, ‘meydana getirme’ anlamına da geldiğinden bazı yorumcular bunun, 2.Jean Paul’un görevi sona ermeden önce yeryüzünde güneşten kaynaklanan atmosferik karışıklıklar veya depremler görüleceği şeklinde yorumlanmaktadır.
111. Zeytinin zaferi (De Gloria Olivae)
2.Jean-Paul ’den sonra gelecek olan Malaki ’nin kehanetlerine göre de son papa. Zeytin ağacı her devirde barış sembolü olarak benimsendiğinden bu papanın döneminde dünya çapında bir barış atmosferi yaşanacağı yorumu yapılmaktadır. Yahut bu papanın armasında zeytin dalı olacaktır; belki de armasında zeytin dalı bulunan bir şehirde doğmuş olacaktır.

Diğer bir yoruma göre de İspanyada Oliva denilen yerde bir Sistersiyen manastırı vardır. Seçilecek olan papa belki de bu manastır mensuplarından olacaktır. (Oliva:Zeytin) AyrıcaOluva İtalya’da ve Korsika’da çok yaygın bir soyadıdır. İskenderiye asıllı ilahiyat bilgini Orien’ e göre de ‘Zeytin’ (şefkat-rahmet) anlamlarına gelmektedir.

KEHANETİN TARTIŞILMAZ KESİNLİĞİ
Malaki ’nin
111 PAPA kehanetinde dikkat çeken özellik, hangi papa için ne tanım yapılmış olursa olsun, bunun o papa ortaya çıktıktan yani göreve başladıktan sonra yerine tam oturduğudur. Esprili bir biçimde ya ait olduğu aile, ya bağlı bulunduğu tarikat, ya doğmuş olduğu köy-kasaba, ya da armasında taşıdığı işaretler, sahip olduğu diğer özellikler kaydedilmek şekliyle gerçekleşen bu kehanet listesinin gerçekliği akıllara durgunluk verecek düzeydedir.
Sekiz buçuk asırlık bir zaman dilimini kapsayan ve bu süre zarfında göreve seçilecek olan papaların sırasıyla ve üstelik de kimi zaman ancak sıkı bir araştırma sonucu çıkarılabilen bir takım özellikleri ile ortaya koyabilen bir kehanet, tüm tartışmaların ağzını tıkayıcı niteliktedir. Bir zaman-mekan ötesine taşışın meyvesi olan bu 111 papalık listenin şoke edici ve kimilerini bunaltıcı doğruluğu sonucunda bazı rahatsızlıkların oluşması doğaldır. Çünkü bu liste 111 papada sona ermektedir ve bundan çıkan anlam da ortadadır. Papalık içinde hızla büyük bir değişim yaklaşmaktadır.

Devamı...
Gönderen Tiltombak on 23 Mart 2010 Salı

Herşeyi Yak

Yunusların Mükemmel Gösterisi