55. Sure olan Rahman Suresinde, 78 ayetin 31 tanesinde O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz ?( Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz ?) diyor.Ömer Çelakıl ayet numaralarını toplamış ve 1433 rakamını bulmuş,bende kontrol ettim doğru.Hicri 1433,Miladi 2012 dir.
بسم الله الرحمن الرحيم | Bismillāhirahmānirahīm | Rahmân Ve Rahîm Olan Allahın Adıyla. | |
1. | الرَّحْمَنُ | Er rahman. | Rahmân |
2. | عَلَّمَ الْقُرْآنَ | Alleme lkur'ane. | Kur'an'ı öğretti. |
3. | خَلَقَ الْإِنسَانَ | Halekal insane. | İnsanı yarattı. |
4. | عَلَّمَهُ الْبَيَانَ | Allemehul beyan. | Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti. |
5. | الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ | Eş şemsu vel kameru bi husban. | Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. |
6. | وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ | Ven necmu veş şeceru yescudan. | Otlar ve ağaçlar (Allah'a) boyun eğerler |
7. | وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ | Ves semae rafeaha ve vedaal mizan. | Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. |
8. | أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ | Ella tatğav fil mizan. | Ölçüde haddi aşmayın. |
9. | وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ | Ve ekıymul vezne bil kıstı ve la tuhsirul mizan. | Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. |
10. | وَالْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ | Vel erda vedaaha lil enam. | Allah yeri yaratıklar için var etti. |
11. | فِيهَا فَاكِهَةٌ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْأَكْمَامِ | Fiha fakihetuv ven nahlu zatul ekmani. | Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları vardır. |
12. | وَالْحَبُّ ذُو الْعَصْفِ وَالرَّيْحَانُ | Vel habbu zul asfi ver rayhan | Yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. |
13. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
14. | خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ | Halekal'insane min salsalin kelfahhari. | Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı. |
15. | وَخَلَقَ الْجَانَّ مِن مَّارِجٍ مِّن نَّارٍ | Ve hale kalcanne min maricin min narin. | "Cin" i de yalın bir ateşten yarattı. |
16. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
17. | رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ | Rabbulmeşrikayni ve rabbulmağribeyni. | O iki doğunun ve iki batının Rabbidir. |
18. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
19. | مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ | Mereclbahreyni yeltekıyani. | (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar. |
20. | بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ | Beynehuma berzahun la yebğıyani. | (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. |
21. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
22. | يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ | Yahrucu minhumellu'lu velmercanu. | O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar. |
23. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
24. | وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ | Ve lehulcevarilmunşeatu fiylbahri kela'lami. | Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O'nundur. |
25. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
26. | كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ | Kullu men 'aleyha famin | Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. |
27. | وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ | Ve yebka vechu rabbike zulcelali vel'ikrami. | Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. |
28. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
29. | يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ | Yes'eluhu men fiyssemavati vel'ardı kulle yevmin huve fiy şe'nin. | Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O'ndan isterler. O, her an yeni bir ilahi tasarruftadır. |
30. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
31. | سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَا الثَّقَلَانِ | Senefruğu lekum eyyuhessekaleni. | Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar! |
32. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
33. | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ | Ya ma'şerelcinni vel'insi inisteta'tum en tenfusu min aktarissemavati vel'ardı fenfuzu la tenfizune illa bisultanin. | Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. |
34. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
35. | يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِّن نَّارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنتَصِرَانِ | Yurselu 'aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun fela tentesırani. | Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız. |
36. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
37. | فَإِذَا انشَقَّتِ السَّمَاء فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ | Feizenşakkatesissemau fekanet verdeten keddihani. | Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül haline geldiği zaman (haliniz ne olur?) |
38. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
39. | فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُسْأَلُ عَن ذَنبِهِ إِنسٌ وَلَا جَانٌّ | Feyevmeizin la yus'elu 'an zenbihi insun vela cannun. | İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak. |
40. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
41. | يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ | Yu'refulmucrimune bisiymahum feyu'hazu binnevasıy vel'akdami. | Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. |
42. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
43. | هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ | Hazihi cehennemulletiy yukezzibu bihelmucrimune. | İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir. |
44. | يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ | Yetufune beyneha ve beyne hamiymin anin. | Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler. |
45. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
46. | وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ | Ve limen hafe mekame rabbihi cennetani. | Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır. |
47. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
48. | ذَوَاتَا أَفْنَانٍ | Zevata efnanin. | İki cennet de (ağaçlar, meyveler, rengarenk bitkiler gibi) çeşit çeşit güzelliklerle bezenmiştir. |
49. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
50. | فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ | Fiyhima 'aynani tecriyani. | İçlerinde akan iki pınar vardır. |
51. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
52. | فِيهِمَا مِن كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ | Fiyhima min kulli fakihetin zevcani. | İkisinde de her meyveden çift çift vardır. |
53. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Febieyyi alai rabbikuma tukezziban. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
54. | مُتَّكِئِينَ عَلَى فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ | Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni dan. | Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki cennetin meyveleri (zahmetsizce alınacak kadar) yakındır. |
55. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
56. | فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ | Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve la can. | Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. |
57. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
58. | كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ | Ke ennehunnel yakıtı vel mercan. | Onlar sanki yakut ve mercandır. |
59. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe be eyyi alai rabbikuma tukezziban. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
60. | هَلْ جَزَاء الْإِحْسَانِ إِلَّا الْإِحْسَانُ | Hel cezaul ıhsani illel ihsan. | İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. |
61. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
62. | وَمِن دُونِهِمَا جَنَّتَانِ | Ve min dunihima cennetan. | Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. |
63. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
64. | مُدْهَامَّتَانِ | Mudhammetan | O iki cennet koyu yeşil renktedir. |
65. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
66. | فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ | Fihima aynani neddahatan. | İçlerinde kaynayan iki pınar vardır. |
67. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
68. | فِيهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ | Fihima fakihetuv ve nahluv ve rumman | İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır. |
69. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
70. | فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ | Fihinne hayratun hısan | Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel dilberler vardır. |
71. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
72. | حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ | Hurum maksuratun fil hıyam | Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. |
73. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
74. | لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ | Lem yatmishunne insun kablehum ve la can | Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. |
75. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
76. | مُتَّكِئِينَ عَلَى رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ | Muttekiiyne ala rafrafin hudriv ve abkariyyin hısan | Onlar yeşil yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar, (nimetlenirler). |
77. | فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban | O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? |
78. | تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ | Tebarakesmu rabbike zil celali vel ikram. | Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir. |
0 yorum