Hayal güçleri sınırsız olmakla birlikte, düşünceleri bulundukları anın ötesinde, akılcı ve sezgiseldir. Kova 'lar dik kafalıdırlar. Kendilerini dinleyenlerin ne demek istediklerini anlamadıklarını sanırlar. Kovaları tanımlayan sözcük 'Biliyorum' dur. Kova burcu insanları sevecen tavırları ile tanınırlar.

Bu kişiler bencil değildirler. Irk, cinsiyet ve sosyal durumuna bakmaksızın, herkesin ayni olanaklara sahip olmasını isterler. Modern görünüşlerine karşın, inatçı ve sabit fikirli olurlar. Onlara yaklaşmak çok zordur, çünkü ne kadar dostça davranırlarsa davransınlar, arada her zaman bir mesafe bırakırlar. Kişisel özgürlükleri onlar için o denli önemlidir ki, bu yüzden en yakın ilişkilerini kesip atabileceği gibi, yine özgürlükleri adına her türlü özveride bulunurlar.
   

Çoğu zaman yeni bir şeyler keşfetmek için uğraşıda bulunurlar. Belli ilkeleri sonuna dek savunmaları onları hiç rahatsız etmez. Kova Burcunu tanımlamak her zaman kolay değildir. Farklılığını karşısındaki kişiye hissettirmek onun için zor olsa da, onlar garip bir şekilde Kova'nın etkisinde kalırlar. Özgürlüğünden asla vazgeçmeyen Kova'lar için her şey söylenebilir, fakat asla dürüstlüğünden şüphe edilemez. 
 
Yaşamın, bilgi ve deneyim olduğunun bilinciyle, kararlı ve inatçı bir şekilde her konuda iyi bir öğrencisidirler.. Gençlik çağlarınızdaki deneyimleriyle, ileri yaşlarda oldukça birikimleriyle öne çıkarlar.


* Yüksek kalite standartlarına sahiptir, prosedürleri takip eder ve uyulmasını ister.
 
* Herşeyin saati saatine işlemesini, önceden belirlenmiş bir şekilde yolunda gitmesini ister.

 
* Dikkatli, kesin ve düzenlidir, detaylara önem verir.

 
* Güvenilir ortamları tercih eder karar almadan tüm faktörleri hesaba katar.

 
* Önsezilerden çok veriye ve değerlere önem verir, kanıtlar doğrultusunda karar alır.

 
* Mahremiyetine önem verir, insanlarla olan iletişimi düzeylidir.

 
* Çalışmaları önceden tahmin edilebilir, nasıl davranacağı kestirilebilirdir.

 
* Radikal değişikliklere dirençlidir, test edilmiş, kanıtlanmış olana güvenir.

 
* Herşeyi ölçebilmek, hesaplayabilmek ister.

 
* Risk taşımak istemez, tahminlerle iş yapmaz.



Kova burçları, gerçek konuşan, ileriyi düşünen  ve akıllı davrananlardır. Bencillik konusunda titiz davranırlar ve çevresindeki insanlara karşı sevgi doludurlar. Tanıdıklarını mutlu etmeyi; cinsiyet ve ırk ayrımcılığı yapmadan herkesin eşit özgürlüğü kullanmasını isterler. Herkese karşı sıcak kanlıdırlar fakat samimi olduklarının yanı sıra dostça davransalar da her zaman insanlarla arasında mesafe bırakırlar. Aşk konusunda karşısındakine bağlanmaktan hoşlanmazlar. Çok yönlü manevraları oldukları için, çevresindekilere karşı zor anlaşılırlar. Güven ve dürüstlük konusunda bir numaradırlar. Kendilerine düşen görevi başarılı yaptıklarında keyifli olurlar. Maddi konuya değer vermezler. Kovaların fazla sağlık sorunu olmaz, çünkü hastalıklara karşı önlemlerini alırlar ve sağlık konusuna yenik düşmezler. Fark yaratmayı seven kovalar aktivelerden hoşlanır ve spor yapmayı eksik etmezler.

Onlar idealistlerdir. Yalnızlıkları genellikle toplumla uyuşmayan düşünce ve davranış biçimlerine sahip olmalarındandır.


 Kova insanı insanlığın iyiliği için çalışmaktan zevk alır. Dünyanın geleceği ile ilgilenir, dünyayı daha iyi bir yer haline getirip kendisinden daha kötü durumda olan insanlara yardımcı olmak ister. Balık burcu, insanlara birebir yardım etmek isterken, Kova genel anlamda insanlığa faydalı olmak ister.

Kova insanı oldukça idealisttir. Bütün insanların ırk, cinsiyet, din ve sosyal durumuna bakılmaksızın aynı imkanlara sahip olmasını ister. Bütün burçlar içinde en önyargısız olanıdır, her türlü insanla dostluk kurar. İlerici hatta radikal fikirlere sahiptir. Önceden ne yapacağı kestirilemeyen eksantrik bir yapısı vardır. En şaşırtıcı tipler Kova burcundan çıkar. Başkalarından farklı olmayı arzular.



Kova / Burcunuzun Özelliklerini Doğru Kullanın
 

Değişimden korkmayınız. Standart kalıplara bağlı kalmayınız. Orijinal düşüncelerinizi hayata geçirmekten vazgeçmeyiniz.


Gelecek planlarınızı, amaçlarınızı size uygun ortamlarda, sizinle aynı yolda ilerleyebilecek kişilerle paylaşmaya çalışınız.


Özgürlüğünüzü kimsenin tekeline bırakmayınız. Sürüye boyun eğmeyiniz.


Modern düşününüz. Kişisel hedeflerinize saygı gösteren insanlarla bir arada olmaya çalışınız.


Duygularınızı asla ihmal etmeyiniz. Mesafeli ve soğuk olmayınız.


Hedefe varmak veya herhangi bir eylemde bulunmak için, başkalarının onay vermesini beklemeyiniz.


Çevrenizde olan biteni görmezlikten gelmeyiniz. Sabit fikirli olmayınız. Daha geniş gözlüklerle hayata bakmaya çalışınız.


Sizler buluşçu, hayatı kolaylaştırabilen sıradışı, yaratıcı kişilersiniz. Bu özellikler size armağandır. Bu özelliklerinizi ifade etmekten kaçınmayınız.


Sizler üstün bir sezgi gücüne sahipsiniz. Baktığınız her insanın nasıl biri olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz.


Sizler dünyayı yaşanabilir hale getiren, mantık, tarafsızlık, zeka ve barışçıl özellikleriyle donatılmış özel kişilersiniz. Kesinlikle gücünüzü hafife almayınız ve umutsuzluğa kapılmayınız.


Bulunduğunuz alanı yenileştiriniz. Hayatınızda rutinliğe yer vermeyiniz. Siz gelişimci bir burcun insanısınız. Sınırların ötesinde düşünmeye çalışınız.


Gerçek anlamda özgür olmak için, öncelikle bireyliğinizin farkında olmanız gerektiğini biliniz.


Diğerlerinden sizi ayıran farklılıklarınızın, gelişiminizin önünü aydınlatan ışık olduğunu unutmayınız. Sıradan şeylerle yetinmeyiniz.


Yenilikleri özellikle teknolojik gelişmeleri iyi takip ediniz.


Zor durumda olduğunuzda yardım istemekten çekinmeyiniz. Bunun gereksiz ve küçültücü bir şey olduğunu düşünmeyiniz.


Kova burcu, umutlar ve rüyaların, arzuların ve dostlukların burcudur. Yaşamınız boyunca ideallerinizin peşinde koşmaktan ve bunları gerçekleştirmekten vazgeçmeyiniz.


Bulunduğunuz alanda en yüksek konuma gelebilmek için, yenilikleri takip ediniz. Siz bu yenilikleri herkesten daha çabuk öğrenebilir, uygulayabilir, diğerlerinin sizi takip etmesini sağlayabilirsiniz.


Bütün mucize, inanmakta gizlidir. Sezgilerinize kulak veriniz. İç sesiniz nerde ne yapmanız gerektiğini size söyleyen bir rehberdir. Bu ses, zirveye daha kolay çıkabilmenizi sağlayıcıdır.


Daha önce hiç düşünülmemiş olanları keşfetmeye çalışabilir veya eski bir oluşuma yeni yöntemlerle hız kazandırabilirsiniz. Sonrasında ise bunları uygulayabilirsiniz. İşte siz bütün bunları yapabilecek kadar sıradışı bir kişisiniz.


Eş seçerken, farklılıklarınıza saygı duyacak, özgürlüğünüzü denetim altında tutmayacak, sizinle arkadaşça paylaşımlarda bulunacak, üzerinizde denetim uygulamayacak kişileri tercih ediniz. Böylece mutlu bir ilişki yaşayabilirsiniz.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 28 Nisan 2010 Çarşamba
0 yorum
categories: | edit post

İlk önce Masaüstüne bir Yeni Evrak Çantası (New Briefcase) oluştur. (Sağ tuş->Yeni->Evrak Çantası) Sonra cd deki dat dosyasını bunun üzerine sürükle ve bırak.
Bu kadar basit :-)))

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 27 Nisan 2010 Salı
0 yorum
categories: , | edit post


Denizli (Laodikea) adı Denizli şehri ilk defa, bugün şehir 6 km kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında, M.Ö. 261 - 245 yılları arasında, Suriye Kralı II. Antiokhos tarafından kurulmuştur. II. Antiokhos kente karısı Laodike'nin adını vermiştir. Laodike'nin kenti anlamına gelen "Laodikeia" adını alan kent, M. S. 7. yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, kent bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır. Türkler Denizli havalisini zapt ettikten sonra, kenti "Ladik" adıyla anmışlardır. (Bkz: http://www.pamukkale.edu.tr/laodikeia Laodikeia Kazıları)


Denizli adına, tarihi kaynaklarda başka başka isimler olarak rastlamaktayız. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi seciye sicilleri Ladik ismini vermektedir. İbni Batuta'nın seyahatnamesinde Tunguzlu denilmektedir. Mesalikullebsar'da da Tunguzlu olarak kaydedilmiştir.


Timurlenk'in zafernamesini yazan, Şerafettin Zemdi Tenguzlug ve Tonguzlug gibi iki isimden bahsetmektedir. Tensiz kelimesi eski Türkçe'de Deniz demektir. Tunguzlu ise bugünkü imlasıyla Denizli demektir. Netice olarak Denizli adı, Tenguzlu ve Tunguzlu kelimelerinin zamanla ağızdan ağıza, Denizli kelimesi haline gelmesinden bugünkü şeklini almıştır.







Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 16 Nisan 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post

İstanbul'un altından hazine çıktı
Marmaray İstasyonu inşaat alanında bilinen ilk İstanbullu’ya ait 8 bin 500 yıllık mezarın bulunması çalışmalara büyük önem kazandırdı.
Yenikapı Marmaray İstasyonu inşaat alanında geçen yıl bilinen ilk İstanbullu’ya ait 8 bin 500 yıllık mezarın bulunmasının ardından kazı çalışmaları büyük önem kazandı. Tüm dünyadan onlarca araştırmacı tarihi değiştiren kazılara katılmak için başvuru yaptı. Proje sorumlusu Prof. Vedat Onar, “Marmaray’dan bile önemli tarihi bulgulara ulaştık. Bundan daha değerli ne olabilir” dedi...

Asrın projesi olarak bilinen Marmaray projesi kapsamında Yenikapı’da devam eden arkeolojik kazı çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Özellikle Yenikapı’da devam eden kazı çalışmaları tüm dünyanın ilgi odağı haline geldi. Dünya basını çalışmaları yakından takip ederken yabancı bilim adamları da ortak çalışma yapmak için teklif yağdırıyor. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayacak Marmaray Projesi kapsamında Yenikapı’da gün yüzüne çıkarılan bulgular, adeta tarihe ışık tutuyor.


34 GEMİ ÇIKARILDI


Özellikle Yenikapı’da çıkarılan Theodosius Limanı kalıntıları üzerinde yapılan araştırmalar binlerce yıl öncesine ait bilgileri günümüze taşıyor. Kazılardan elde edilen kalıntıların en dikkat çekenleri ise 34 adet gemi ile çok sayıda hayvan ve insan iskeletleri oldu. Kazılarda, Marmaray kısmında nispeten azalmış olsa da metro kazı alanında kemik ve diğer arkeolojik malzemeler çıkarılmaya devam ediyor.


İDDİALAR YERSİZ


Kazı çalışmalarının Marmaray inşaatını geciktirdiği ve gecikme nedeniyle 500 milyon dolar zarar edildiği yönündeki iddialara bilim insanlarından yanıt geldi. Kazı çalışmalarının dünyanın birçok yerinden büyük ilgi gördüğüne dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Metro ve Marmaray Kazısı Hayvan Kemikleri Proje Sorumlusu Prof. Dr. Vedat Onar, yapılan kazılarda çıkan buluntuların İstanbul tarihi ve özellikle de Bizans dönemine ait önemli bilgiler sunduğunu dile getirdi.


8 BİN 500 YILLIK GEÇMİŞ


35 gemi batığına, yüzlerce insan iskeletine ve 22 bin hayvan kemiği verisine ulaşıldığını aktaran Prof. Onar, “Bu antik kaynaklara dayanarak yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda İstanbul’un 8 bin 500 yıllık geçmişe sahip olduğunu öğrendik. Bundan daha değerli ne olabilir” sorusunu yöneltti. Türkiye’de kazılara yeterli ilginin gösterilmemesinden yakınan Prof. Onar, “Proje, bilim dünyasında yeterli ilgiyi görüyor” dedi. Onar şöyle devam etti:


İLGİLENMİYORLAR


“Dünyanın gözü kulağı bu kazıda. Birçok uluslararası televizyon kanalları buradan haberler veriyor veya belgeseller çekiyor. Son olarak Alman ve Kanada televizyonları belgesel için buradaydı. Bizler atandaşlarımızın da bu kültürel varlıklara ilgi göstermesini istiyoruz. İstanbul’un ortasında 578 bin metrekarelik bir alanda yapılan bu çalışmalar vatandaşlarımızı mutlaka ilgilendirmeli. Bulundukları şehrin geçmişini bilmek, geleceğini yönlendirmede büyük katkı sağlayacaktır.”


EŞSiZ BiR ÖRNEK


Kazı bölgesi M.S. 11. yüzyıl batıklarıyla ve Cilalı Taş Devri’ne ait mimari kalıntıların arasındaki tabakalaşmış denizsel dolgularla Marmara Denizi’nin geçirdiği değişimlerin anlaşılabilmesi açısından son 10 bin yıl için eşsiz bir kaynak niteliği taşıyor.


YABANCILARIN GÖZÜ KULAĞI BU PROJEDE


Onar, bir dönem Bizans İmparatorluğu’na başkentlik yapan İstanbul’da yürütülen kazı çalışmalarının asrın projesi olarak adlandırılan Marmaray projesinin bile önüne geçtiğini vurguladı. “Yabancı bilim insanları kazı çalışmalarının sonuçlarını merakla bekliyor” diyen Onar, kazı çalışmalarında yer almak isteyen çok sayıda araştırmacı ve kurumun bulunduğunu dile getirdi. Onar, “Bizleri kendi üniversitelerinde konuşmacı olarak davet ediyorlar” diye konuştu. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nce yürütülen kazı çalışmalarına İstanbul Üniversitesi, öğretim üyeleriyle bilimsel olarak büyük katkı sağlıyor.


TAMAMI YERLİ BİLİM İNSANI


Yabancı bilim adamlarının birlikte çalışma teklifine İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü olumsuz yanıt vererek kendi bilim adamlarıyla çalışmayı tercih ediyor. Yurtdışından sadece teknolojik destek alınan çalışmalarda çok sayıda farklı uzmanlık alanından yerli bilim insanı görev yapıyor.


İSTANBUL'UN ALTINDAN HAZİNE ÇIKTI


Marmaray projesi kapsamında Yenikapı’da deniz seviyesinin 1 metre altında çok sayıda halat kalıntısının bulunması kazı çalışmalarının genişletilmesini sağladı. Çalışmalar neticesinde M.S. 4’üncü yüzyılda kurulan ve 7’nci yüzyıla kadar aktif konumunu sürdüren Bizanslılar’a ait Theodosius Limanı bulundu. Kazılar yerin 10 metre derinine kadar sürdürüldü. Alandaki kazı sırasında, 9 metre 40 santim derinlikte karşılaşılan bir iskelet kazı heyetini heyecanlandırdı. İskeletin etrafı açıldığında bugüne kadar alışılmışın dışında bir mezarla karşılaşıldı.


YANINDA YAY BULUNDU

Başı batıya, ayakları doğuya doğru yatırılan iskeletin yanında dönemin silahı yay olduğu tahmin edilen bir alet bulundu. Sal şeklinde mazgallı bir ahşabın üzerine yatırılan iskeletin, bebeğin ana rahmindeki duruş pozisyonunda gömüldüğü belirlendi. Cinsiyeti belirsiz iskeletin dişlerinin sapasağlam olduğu görüldü. İskeletin diş özünden alınacak bir örnekle DNA yapısı, nasıl öldüğü ve hangi kavime ait olduğunun tespit edilebileceği belirtildi. İskeletin ayakucunda, çömlek içinde 5 yaşlarında olduğu tahmin edilen bir de çocuk iskeleti bulundu. Daha önce “Kepçe girsin mi girmesin mi” tartışmalarının yaşandığı bu alanda böylelikle 8 bin 500 yıl öncesine ait bilgileri günümüze taşıyacak veriler bulunmuş oldu.


BİZANS TEZİNİN SONU


Bilinen en eski İstanbullu’ya ait olduğu belirtilen bu veriler, “İstanbul’u Bizanslılar kurdu” tezini de sona erdirdi. Cilalı Taş Devri’ne ait olduğu ortaya çıkan ve bataklık içinde yer alan ‘urne’ tipi mezarın ortaya çıkarılmasıyla İstanbul’da tarihin ilk insan topluluklarının burada yaşadığı kesinleşmiş oldu. Bugüne kadar da yaklaşık 25 bin envanter kayda alınarak inceleniyor.


İŞTE İLK İSTANBULLU'NUN İSKELETİ



Kaynak

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 4 Nisan 2010 Pazar
0 yorum
categories: , | edit post

Çin'deki Türk piramitlerine ilk kez bir Türk girdi

Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından
büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından
önemli olduğunu" söyledi.

"Beyaz piramitler" ya da "Türk piramidi" diye de anılan piramitlere giren
ve orada araştırmalarda bulunan Keleş, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
"Buradaki materyaller konunun uzmanları tarafından incelendiğinde şunu
söyleyebiliriz: Tarihin tekrar yazılması gerekebilir" dedi ve piramitlerdeki
materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini belirtti.

Keleş, bölgeye daha önce de araştırma yapmak için başkalarının gittiğini
ancak araştırmacıların görüntü almasına izin verilmediğini ve şimdi yayımlanan
fotoğrafların, "şu ana kadar yayımlananlar arasında bir ilk" olduğunu
vurguladı.

Yaşlı bir Çinli rehberliğinde piramitlerin iç kısımlarına girdiklerini
belirten Keleş, piramitlerin içinde Türklere ait olduğunu düşündükleri sembol,
heykel ve tabletler olduğunu kaydetti.

Keleş, kendilerinin ortaya koyduğu deliller karşısında Çinli
yetkililerin, "Eski dönemlerde Uygurlar, Çinliler adına paralı asker olarak görev
yapıyorlardı. Buradaki semboller ve işaretler onlardan kalma" dediğini aktardı ve
"Bu düşünce tabii kendilerine ait" diye konuştu.

-"PİRAMİDİN İÇİNDEYİZ"-

Piramitlere giderken ve piramitlerin içinde yaşananları aktaran Oktan
Keleş, yaşlı bir Çinli rehber eşliğinde piramitlere yakın bir yerden doğal bir
mağaranın içerisinde girdiklerini ve karanlıkta 40-50 metre kadar yürüdüklerini
anlatarak, "Mağarada 3 kanallı bir girişe geldik. Sonra dikey bir yerden 7-8
metre aşağı kaydık. Geniş bir alana geldiğimizde Çinli rehber bize 'Piramidin
içindeyiz' dedi" diye konuştu.

Keleş, piramidin tabii bir oluşumun üzerine inşa edildiğini belirtti ve
Çinli rehber eşliğinde bir mezar odasına ulaşıldığını aktardı.

Mezar odasında yerde boyu 2 metreye yakın bir mumya olduğunu belirten
Keleş, mumyanın başında bulunan bir kayada çeşitli işaret ve yazıların yanı sıra
"ay yıldız, kurt başları" gördüklerini söyledi. Keleş, alana ışık tutulduğunda
"şoke olduklarını" ve "3 metre boylarında, muhtemelen granit taştan yapılma bir
baş heykeli" ile karşılaştıklarını kaydetti.

Keleş, heykelin üst kısmında çift boynuza benzer bir objenin bulunduğunu,
kafasının ortasında da bir "ay-yıldız" simgesinin göze çarptığını anlattı.

Heykelin yanında da kucağında çocuk olan başka bir kadın heykelinin ve yerde bir
mumyanın bulunduğunu belirten Keleş, şöyle devam etti:
"İhtiyar Çinli, dizlerinin üzerine çöküp bir şeyler mırıldanıyor.

Gördüğümüz mumya bir erkeğe ait. 30 sene kadar önce yüzü daha net seçiliyormuş
hatta ayaklarında çizmeye benzer şeyler olduğunu söylüyor, yaşlı Çinli. İçeride
yaklaşık 7-8 dakika kadar kaldık ki, ihtiyar Çinli acele çıkmamız gerektiğini
işaret ediyor. Biz biraz daha kalıp, etrafı iyice incelemek istiyoruz. Yaşlı
Çinli sertleşiyor, teklifimizi kabul etmiyor. Aşağı doğru merdivenle inilen bir
yer görüyoruz ve oraya inmek istiyoruz. Yaşlı Çinli, 'oraya inişin çok zor
olduğunu, indikten sonra çıkışın daha da zor olduğunu, buradan acele çıkmamız
gerektiğini' söylüyor. Çinli'nin bu kadar telaşlı olmasından ve sinirlenmesinden
dolayı aşağı inemedik. Ancak fenerle şöyle etrafı bir taradığımızda, duvarlarda
yazılar ve şekillerle üst üste dizilmiş ve birbirlerine yapışmış tabletleri
gördük daha fazlasını seçemedik."

-"ATANIZ OĞUZ KAĞAN'IN TEMSİLİ SURETİDİR"-

Keleş, yaşlı Çinlinin verdiği bilgiye göre, mumyanın yüzünün önceden daha
net olduğunu, ancak zaman içerisinde köylülerin mumyanın bazı parçalarını
koparması nedeniyle bozulmaya başladığını söyledi.

Çift boynuzlu granit taştan üç metrelik baş figürünü sorduklarında ise
şaşırtıcı bir cevap aldıklarını belirten Oktan Keleş, Çinli'nin "O sizin atanız
Oğuz Kağan'ın temsili suretidir" dediğini nakletti.

Keleş, Çinli'nin piramidin alt kısmında başka bir mumya olduğunu ve onun
hiç bozulmadığını ileri sürdüğünü, ayrıca var olan binlerce tabletten bazılarının
zaman içerisinde aşınarak birbirine yapıştığını söylediğini aktardı.

Piramitlerin bulunduğu bölgenin yasak olduğuna dair söylentilerin
sorulması üzerine Keleş, bölgenin tamamen yasaklanmış bir bölge olmadığını, ancak
içeride araştırma ve çekim yapmak konusunda izin verilmediğini belirtti.

Keleş, özellikle Alman bilim adamlarının yaptığı çalışmaların "oldukça
önemli" olduğunu, ellerinde bazı bilgiler olmakla beraber görüntü olarak kanıt
sunamadıklarını vurgulayarak, "Bildiğimiz kadarıyla bizim yayımladığımız
görüntüler bu alanda en kapsamlı görüntüler olma özelliğine sahiptir" diye
konuştu.

-"TÜRK PİRAMİTLERİ"-

Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitlerinin, diğer
adıyla "Türk piramitlerinin" keşfi konusunda birçok iddia bulunuyor. Bunların
arasında en yaygın olanı ise İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalı pilot James
Gaussman'ın Hindistan'dan Çin'e uçarken piramitleri gördüğüne dair iddialar
olmasına karşın, bu iddiaları doğrulayacak bir kanıt bulunmuyor.

Gaussman'ın iddialarının aslında Trans World Havayolları'nın Uzak Doğu
yöneticisi Binbaşı Maurice Shehan'a ait olduğu düşünülüyor.

Keleş, Gaussman'ın bölgedeki piramitleri görmesinin ardından Alman
araştırmacı yazar Hartwig HausDorf'un bölgeye gittiğini ve piramitler hakkında
birçok materyal topladığını aktardı.

Keleş, Hausdorf'un bu piramitlerde, ön Türklere ait "yazılar ve çok
değişik mumyalar olduğunu" söylediğini, ancak bunları delillendiremediği için
bilgilerinin kuşkuyla karşılandığını belirtti.

Piramitlerin sayısının irili ufaklı 100 civarında olduğu belirtilirken,
söz konusu piramitlerin kime ait olduğu ve içindekiler hakkında kesin bilgi
bulunmuyor.

Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.




Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.




Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.




Çin'in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" söyledi.



Kaynak:

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 2 Nisan 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post