GERİ DÖNÜŞÜM NİÇİN ÖNEMLİDİR?

1.Doğal Kaynaklarımız Korunur;


Doğal kaynaklarımız dünya nüfusunun artması ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi nedeni ile her geçen gün azalmaktadır. Bu nedenle malzeme tüketimini azaltmak, değerlendirilebilir nitelikli atıkları geri dönüştürmek sureti ile doğal kaynaklarımızı verimli kullanmak zorundayız. Bu nedenle geri dönüşüm doğal kaynaklarımızın korunması ve verimli kullanılması için son derece önemli bir işlemdir. Örneğin; kağıdın geri dönüşümü ile ormanlarda ağaçların daha az kesilmesini sağlamış oluruz. Benzer şekilde plastik atıklarının geri dönüşümü ile petrolden tasarruf sağlanabilir.


2.Enerji Tasarrufu Sağlanır;


Geri dönüşüm malzeme üretiminde endüstriyel işlem sayısını azaltmak suretiyle enerji tasarrufu sağlar. Örneğin; metal içecek kutularının geri dönüşümü işleminde bu metaller direkt olarak eritilerek yeni ürün haline dönüştürüldüğünde bu metallerin üretimi için kullanılan maden cevheri ve bu cevherin saflaştırılma işlemlerine gerek olmadan üretim gerçekleştirilebilmektedir. Bu şekilde bir alüminyum kutunun geri dönüşümünden % 96 oranında enerji tasarrufu sağlanabilir. Benzer şekilde katı atıklarda ayrılan kağıdın yeniden işleme sokulması için gerekli olan enerji normal işlemler için gerekli olanın % 50�i kadardır. Aynı şekilde cam ve plastik atıkların da geri dönüşümünden önemli oranda enerji tasarrufu sağlanabilir.


3.Atık Miktarı Azalır;


Geri dönüşümün uygulanması ile çöplere giden atık miktarında azalma sağlanarak bu atıkların taşınması ve depolanması işlemleri için daha az miktarda alan ve daha az enerji kullanılmış olur. Evsel atıklar için bu azalma ağırlık olarak fazla olmamakla birlikte hacimsel olarak bakıldığında oldukça önemli bir oran teşkil etmektedir.


4.Geri Dönüşüm Geleceğe ve Ekonomiye Yatırım Demektir;


Geri dönüşüm uzun vadede verimli bir ekonomik yatırımdır. Hammaddenin azalması ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sonucunda ekonomik problemler ortaya çıkabilecek ve işte bu noktada geri dönüşüm ekonomi üzerinde olumlu yapacaktır. Yeni iş imkanları sağlayacak ve gelecek kuşaklara doğal kaynaklardan yararlanma olanağı sağlayacaktır.



HANGİ MADDELER GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR?


Çöpün içindeki geri dönüştürülebilir malzemelerin önemli bir miktarını yiyecek ve içecek ambalajlarında kullanılan metal plastik ve cam atıklar ile kağıt ve karton oluşturmaktadır. Bunun yanında kemik, tekstil parçalarıda özel ayırma tesislerinde geri dönüştürülebilmektedir.


Geri Dönüşüm Sisteminin 5 Temel Basamağı:



1.Kaynakta Ayırma; Değerlendirilebilir nitelikli atıkları çöple karışmadan oluştukları kaynakta ayırarak biriktirme.


2.Değerlendirilebilir Atıkları Ayrı Toplama; Bu işlem değerlendirilebilir atıkların çöple karışmadan temiz bir şekilde ayrı toplanmasını sağlar.


3.Sınıflama; Bu işlem kaynağında ayrı toplanan malzemelerin cam, metal plastik ve kağıt bazında sınıflara ayrılmasını sağlar.


4.Değerlendirme; Temiz ayrılmış kullanılmış malzemelerin ekonomiğe geri dönüşüm işlemidir. Bu işlemde malzeme kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğrayarak yeni bir malzeme olarak ekonomiye geri döner.


5.Yeni Ürünü Ekonomiye Kazandırma; Geri dönüştürülen ürünün yeniden kullanıma sunulmasıdı

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 31 Mayıs 2010 Pazartesi


Odin de Türk'müş!


İddia, İsveç tarihinin kurucuları arasında yer alan bir bilim adamına ait.

Prof. Sven Lagerbring, yaklaşık 250 yıl önce yazdığı kitapta, Türkçe ile İsveççe arasındaki ortaklıklardan, mitolojik benzerliklerden hareket ederek, İsveçlilerin atalarının Türkler olduğunu söylüyor. İsveç masallarında da tanrı Odin’in "Türkland"dan geldiği anlatılıyor.

İsveç tarihinin kurucuları arasında yer alan Prof. Sven Lagerbring’in 1764’te yazdığı 58 sayfalık bir kitap, İsveçlilerin Türk kökenli olduğunu ve İsveççe’de yer alan Türkçe kelimelerin bunu ortaya koyduğunu söylüyor. Söz konusu kitabı ilk kez Türk kamuoyunun dikkatine sunan ve fakat herhangi bir karşılık bulamayan ise Ali Nuri Dilmeç. Ali Nuri Dilmeç kim mi? Asıl adı Gustaf Nuring. 1861’de İsveç’in Malmö kentinde doğan ve 17 yaşında İstanbul’a gelip yerleşen, Türk ve Müslüman olarak Ali Nuri ismini alan bir İsveçli kendisi.

Fraklı Osmanlı Vikingi

Siyonizmin kurucusu Teodor Hertzl’in ifadesiyle "Fraklı Osmanlı Vikingi" Ali Nuri Bey, kitabı bir müzayededen alıyor, bir arkadaşına ödünç veriyor ve neredeyse 20 yıl sonra yeniden görebiliyor. Sonra da, "Değerli Bir Kitabın Tuhaf Yazgısı" diye bir yazı yazıyor. Böylece, Prof. Sven Lagerbring’in Türkçe ile İsveççe arasında kurduğu paralellikler ve İsveçlilerin Türk kökenli olduklarına dair tezleri gündeme geliyor. Ne var ki, dönem Türk Tarih Tezi dönemi olduğu halde pek fazla üzerinde durulmuyor bunun. Üstelik kitapta, İsveç’in en önemli tanrıları arasında yer alan "Odin"in de Türk asıllı olduğu da apaçık ifade ediliyor ve "Bizim atalarımız Odin’in yoldaşları Türklerdir. Bu konuda yeterli belge var" deniliyor. Odin’in iki kurtla birlikte gezdiğini söyleyelim de gerisini siz düşünün artık.


Türkçe’yle Benzer Kelimeler

Benzer kelimeler arasında ise: aş - asch / burç - borg / emek - omak / göl - gidl / yurt - jord / kab - kabbe / pusu - puss, krigpuss / su - siö / sulu - sölig hemen dikkat çekiyor. Kitabı yıllar sonra binbir zorlukla Türkçe’ye çeviren gazeteci Abdullah Gürgün, neden bu kadar zahmete katlandığını ise şöyle ifade ediyor:

"Amaç ayrı gayrılık değil ortaklık..."

"...Açıkçası beni kimin ne olduğu hiç ilgilendirmiyor. Amaç ayrı gayrılarımızı değil, ortak yönlerimizi ortaya çıkarmak; göz önüne sermektir. Aralarına nifak tohumları saçılan, birbirine kırdırılan, bölünüp parçalanıp yönetilen insanlar arasına köprüler kurma çabalarına omuz vermektir."

Bilge ve Adaletli Kral

İsveç Tanrısı Odin, "Herwarar Masalı"nda TirkiarAsiemaen (Asyalılar, Asyalı adamlar) olarak tanıtılan büyük bir kitlenin önderiydi. Tasvirlerde kurtlarıyla gösterilen Odin’in çok mülkünün bulunduğu "Türkland"dan (Türk ili) İsveç’e yolculuğu masalda ayrıntılarıyla anlatılır, adaletinden ve bilgeliğinden söz edilir. Kurduğu krallıkların başlarına oğullarını geçirdiği söylenir.

İsveç Tarihinin Kurucusu

1707 doğumlu olan Sven Lagerbring, 35 yaşında tarih profesörü oldu. 41 yaşında Lund Üniversitesi’nin rektörlüğünü üstlendi ve bu görevini 1769’a kadar sürdürdü. 1764 yılında birçok bilimsel eserin yanı sıra, "Türkler ile akrabalık" tezini kaleme aldı. Çalışmalarından dolayı 1769 yılında asalet ünvanı verildi. Lund Üniversitesi’nin logosunda Lagerbring’in resmi bulunmakta. İsveç’in modern tarih biliminin kurucusu olarak da anılan Lagerbring’in en önemli eseriyse dört ciltlik İsveç İmparatorluğu Tarihi’dir.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 28 Mayıs 2010 Cuma
0 yorum
categories: , | edit post

Ekonomide dünya yeniden kurulurken, batılı ülkelerin sürekli ağırlık kaybettiği dünyanın büyük ekonomileri içinde, gelişmekte olan ülkeler ön sıralara yükseliyor.

Öyleki, satınalma gücü paritesine göre gayri safi yurtiçi hasılada (SGP-GSYH) 1980’de dünyanın 13. büyük ekonomisi olan Çin, 2001’de ikinciliğe, 10. olan Hindistan 2007’de Almanya’yı geçerek üçüncülüğe yükseldi.

1980’de dünyanın en büyük 3 ekonomisi ABD, Japonya, Almanya iken, 2012’de Hindistan’ın Japonya’yı geride bırakarak 3. büyük ekonomi konumuna çıkmasıyla ABD, Çin, Hindistan olacak. Muhtemelen 2017 yılında Çin’in ABD’yi geçmesiyle Çin, ABD, Hindistan şeklini alacak.

A.A muhabirinin Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerinden yaptığı derlemeye göre, dünya ekonomisinde BRIC ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin öne çıkıyor. 1980 yılında dünyanın en büyük 7 ekonomisi içinde sadece bu ülkelerden Rusya bulunurken, bu yıl Çin, Hindistan ve Rusya yer aldı. Brezilya’nın 2011 yılında Fransa’yı, 2012 yılında İngiltere’yi geçmesiyle birlikte 4 BRIC ülkesinin tamamı ilk 7’de yer alacak. Kalan 3 ülke de ABD, Japonya ve Almanya olacak.

Dünyanın en büyük 25 ekonomisi içinde G-7 ülkeleri ile İspanya , Hollanda, Avustralya’nın 25 büyük ekonominin GSYH toplamı içindeki payları 1980 yılında yüzde 69 iken, 2010 yılında yüzde 54’e düştü. Bu rakamın 2015 yılında yüzde 48,4’e ineceği tahmin ediliyor. Buna karşın BRIC ülkelerinin payı 1980’de 16,3 iken, 2010 yılında yüzde 30’a çıktı. Bu ülkelerin payının 2015’de yüzde 35,5’i geçeceği hesaplanıyor.


-2014’DE MISIR, AFRİKA’NIN EN BÜYÜĞÜ OLACAK-

Dünyada taşlar yerinden oynarken, Afrika da bundan nasibini alıyor. Afrika’nın en büyük ekonomisi olarak ilk 25’de yer alan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 2014 yılında hem ilk 25’in dışında kalacağı hem de Afrika’nın en büyük ekonomisi unvanını Mısır’a kaptıracağı tahmin ediliyor. Böylece dünyanın en büyük 25 ekonomisi içinde Ortadoğu’dan Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın yanına Mısır da eklenecek. 2015 yılında Türkiye 16., İran 18., Suudi Arabistan 21., Mısır ise 25. büyük ekonomi olarak dünya sahnesinde yerlerini alacaklar.

-TÜRKİYE’NİN 1980-2015 DÖNEMİNDEKİ SIRALAMASI-

Türkiye, 1980 yılında 20. sıradayken 1981 yılında İran’a geçilerek 21. sıraya indi. 1982 ve 1983 yıllarında 20. olan Türkiye, 1984, 1985 yıllarında 18., 1986 yılında 17., 1987 yılında ise 16. sıraya yükseldi. 1988 yılında yeniden 17. sıraya gerileyen Türkiye, 1989 yılında 18. sıraya indi. O tarihten bu yana ilk 17’de yer alan Türkiye, 1990 yılında ikinci kez 16. sıraya yükselmesinin ardından 1991 ve 1992 yıllarında 17. oldu.

1993 yılında ilk kez 15. sıraya yükselen Türkiye, 1994, 1995, 1996 yıllarında 17., 1997 yılında 16. olduktan sonra 1998 yılında yeniden 15. sıraya çıktı. 1999 ve 2000 yıllarında 16. 2001, 2002 ve 2003 yıllarında 17. olan Türkiye, 2004 yılında çıktığı 15’inciliğini, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında korudu. 2009 yılında Endonezya’ya geçilerek 16’ıncı sıraya gerileyen Türkiye, bu konumdaki yerini IMF tahminlerine göre 2010-2015 döneminde de sürdürecek.

ALMAN EKONOMİSİ 4 AYDA BİNDE 2 BÜYÜDÜ

Öte yandan Avrupa’nın en büyük ekonomisi olarak gösterilen Almanya, bu yılın ilk 3 aylık diliminde binde 2 oranında büyüdü. Federal İstatistik Ofisi, bu artışın bir yansıması olarak Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’daki artışın gelecek aylarda daha yüksek gerçekleşmesini beklediğini açıkladı. Açıklanan son istatistikler, Almanya'nın son 50 yılın en ağır ekonomik durgunluğun aşılmaya başlandığını gösterdi. Büyüme oranının düşük kalmasında ağır kış koşullarının ekonomiyi olumsuz etkilemesinin rol oynadığı vurgulandı. Uzmanlar, Nisan, Mayıs ve Haziran ayında yüzde 1'in üzerinde büyüme beklediklerini açıkladı.

AA

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 23 Mayıs 2010 Pazar
0 yorum
categories: , | edit post

TÜİK, 2018 ve 2023 yılında Türkiye'nin ve kentlerin nüfus artışlarını hesapladı.

Buna göre ülke nüfusunun yaklaşık 5'te birinin yaşadığı İstanbul, 2023'te 15 milyonu aşacak. Başkent Ankara'nın nüfusu 5,5 milyona, İzmir'in 4,5 milyona, Bursa'nın 3,4 milyona ulaşacak.

TÜİK'in adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2008 veri tabanını esas alarak yaptığı çalışma, varsayımlar ile kuşak-bileşenler yöntemini kullanarak gerçekleştirilen 81 il düzeyindeki ilk projeksiyon.

İşte veriler;

2023'TE TÜRKİYE NÜFUSU : Türkiye'nin nüfusu, azalan bir artış hızıyla 2023'te 81-83 milyon arasında bir değere ulaşacak.

Doğum oranı azalacak, yaşlı nüfus artacak. Türkiye'de, göç nedeniyle nüfus batıda yoğunlaşacak, az gelişmiş küçük iller daha da küçülecek. Bu çerçevede, 2023 itibariyle 49 ilin nüfusunda artış, 32 ilin nüfusunda ise azalma gözlenecek.

NÜFUSU EN ÇOK ARTACAK İLLER

Bugün 13 milyonu bulan İstanbul nüfusu, 2023'te 15,2 milyona ulaşacak. Ankara 4,6 milyondan 5,5 milyona, İzmir 3,8 milyondan 4,5 milyona çıkacak.

Sanayi kentlerinden Kocaeli'nin nüfusu 2,1 milyona, Bursa'nın nüfusu da 3,4 milyona yükselecek.

Turizmin yoğun olduğu güney illerinden Antalya'da nüfus 1,9 milyondan 2,6 milyona, Muğla'dan 800 binden 1 milyona, Aydın'da yaklaşık 1 milyondan 1,2 milyona çıkacak.

Son yıllarda büyük ölçüde doğu ve güneydoğudan göç alan Adana 2,1 milyona, Mersin 1,7 milyona ulaşacak.

Bölgesel cazibe merkezlerinden Şanlıurfa'nın ve Gaziantep'in nüfusu 2'şer milyon, Diyarbakır'ın 1,7 milyon, Konya'nın 2,1 milyon, Kayseri'nin 1,4 milyon, Trabzon'un 752 bin olacak.

NÜFUSU EN ÇOK AZALACAK İLLER

Öte yandan, projeksiyon çerçevesinde göç veren az gelişmiş kentlerin nüfusunun daha da daralacağı öngörülüyor.

Nüfusun azalacağı hesaplanan illerden Erzurum'da nüfus 483 bine, Kars'ta 215 bine, Muş'ta 238 bine, Sivas'ta 497 bine, Yozgat'ta 290 bine, Ardahan'da 77 bine kadar gerileyecek.

Türkiye 'nin bugün yaklaşık 75 bin kişi ile en az nüfusa sahip ili Bayburt'ta nüfusun 2023'te 49 bin nüfusa kadar düşmesi öngörülüyor.

En az nüfusa sahip 2. il olan Tunceli'de ise projeksiyona göre göreli artış meydana geliyor ve nüfusun 95 bini bulabileceği bekleniyor.

2023'TE BUNLAR OLACAK

Türkiye yaşlanıyor- Türkiye Cumhuriyeti, 100. yılında yaklaşık 82 milyon nüfuslu, yaşlı oranının artık yüzde 10'lara ulaştığı, doğurganlık hızının yavaşladığı bir ülke olacak. Göçün etkisiyle batı illerinin nüfuslarının daha da artacağı, küçük illerin daha da küçüleceği söylenebilir.

Küçük iller bitiyor- Küçük iller daha fazla küçülme, büyük iller daha fazla büyüme eğilimine giriyor.

İş göçleri- Özellikle Doğu, İç Anadolu veya Kuzey Karadeniz illerinden göç devam ediyor. İnsanlar büyük ölçüde iş için geliyorlar. Doğu illerindeki güvenlik gerekçesini de göz ardı etmemek gerekiyor.

Doğurganlık yavaşlıyor- Türkiye'nin doğurganlık hızı 2,17, İstanbul'un 1,8. Yani 2'nin altına inmiş durumda. Başka bir ifadeyle İstanbul'a hiç göç olmasa kentin nüfusu artmayacak. Fakat göç yoğun olarak devam ediyor.

İLLERİN 2010, 2013, 2018 VE 2023 NÜFUSLARI

81 il bazında, 2008-2023 dönemini kapsayan projeksiyon çalışmasına göre, çelişmiş yıllara ilişkin nüfus projeksiyonları şöyle:



İLLER 2010 2013 2018 2023

----- --------- --------- --------- --------- --------- ------------ -----------

Adana 2.053.465- 2.088.667- 2.132.063 - 2.153.855

Adıyaman 586.015 585.186 576.566 557.418

Afyon 699.435 699.222 690.944 673.358

Ağrı 529.263 522.044 502.477 474.444

Amasya 321.808 317.933 308.935 296.637

Ankara 4.686.009 4.885.314 5.200.437 5.486,347

Antalya 1.960.779 2.112.823 2.364.692 2.609.451

Artvin 162.654 156.276 144.708 131.634

Aydın 995.256 1.039.498 1.111.880 1.180.970

Balıkesir 1.151.826 1.182.196 1.227.914 1.266.700

Bilecik 193.516 193.554 192.431 189.719

Bingöl 262.113 271.191 285.864 299.070

Bitlis 323.902 317.820 303.224 283.054

Bolu 268.277 266.087 259.305 248.705

Burdur 246.624 244.404 238.345 229.800

Bursa 2.629.919 2.813.935 3.122.382 3.429.760

Çanakkale 480.358 488.070 499.377 508.225

Çankırı 178.941 182.606 187.140 189.188

Çorum 536.874 521.868 491.257 452.715

Denizli 934.733 958.709 994.970 1.026.139

Diyarbakır 1.531.760 1.587.863 1.670.933 1.733.314

Edirne 393.537 391.225 385.850 378.273

Elazığ 548.206 547.831 543.067 532.139

Erzincan 210.123 208.845 205.292 199.393

Erzurum 744.843 694.706 597.331 483.059

Eskişehir 768.363 807.893 871.942 932.689

Gaziantep 1.673.920 1.763.230 1.900.432 2.019.404

Giresun 425.732 430.608 436.138 437.327

Gümüşhane 133.805 137.039 141.200 143.064

Hakkari 280.518 314.949 375.488 438.342

Hatay 1.449.059 1.500.126 1.578.655 1.649.929

Isparta 412.916 419.760 427.768 431.372

Mersin 1.626.691 1.659.526 1.705.843 1.738.811

İstanbul 13.050.933 13.571.135 14.407.233 15.188.562

İzmir 3.900.770 4.055.605 4.304.649 4.537.049

Kars 302.562 286.295 253.943 215.307

Kastamonu 361.138 361.121 358.235 350.965

Kayseri 1.217.110 1.264.676 1.339.823 1.407.814

Kırklareli 337.576 338.173 338.349 337.190

Kırşehir 220.861 217.098 208.230 195.804

Kocaeli 1.573.424 1.699.004 1.908.939 2.116.643

Konya 2.004.743 2.050.921 2.111.845 2.152.428

Kütahya 556.534 539.844 505.554 463.394

Malatya 739.902 748.731 761.343 769.736

Manisa 1.342.281 1.379.025 1.435.691 1.485.038

Kah.Maraş 1.070.647 1.131.705 1.230.314 1.324.693

Mardin 761.087 775.180 792.768 798.975

Muğla 824.009 872.597 952.629 1.030.489

Muş 386.845 358.135 303.076 238.884

Nevşehir 284.083 287.204 291.079 292.890

Niğde 350.013 366.502 391.436 412.758

Ordu 721.843 723.376 720.102 708.253

Rize 320.057 320.372 319.334 315.999

Sakarya 874.881 908.937 962.535 1.011.504

Samsun 1.243.063 1.254.323 1.266.147 1.266.677

Siirt 317.155 344.970 395.875 450.348

Sinop 202.463 204.724 207.404 207.696

Sivas 620.350 599.974 555.460 497.388

Tekirdağ 834.868 932.255 1.097.284 1.263.229

Tokat 619.250 619.802 613.781 597.741

Trabzon 751.839 754.895 756.547 751.764

Tunceli 87.764 89.706 92.700 95.031

Şanlıurfa 1.630.731 1.716.085 1.856.962 1.991.188

Uşak 334.720 334.453 331.276 324.570

Van 1.051.872 1.125.180 1.250.414 1.376.083

Yozgat 464.120 430.652 366.183 290.133

Zonguldak 620.069 620.198 616.773 607.824

Aksaray 378.316 388.990 404.248 415.982

Bayburt 72.809 68.106 59.193 48.788

Karaman 236.899 246.889 263.218 278.635

Kırıkkale 272.884 261.793 239.463 212.128

Batman 506.690 539.309 595.643 652.230

Şırnak 458.158 504.989 591.400 685.797

Bartın 190.357 197.658 209.303 219.676

Ardahan 107.690 100.441 87.273 72.630

Iğdır 182.881 180.291 173.562 163.550

Yalova 220.737 256.136 315.925 375.978

Karabük 216.389 216.172 214.829 211.947

Kilis 124.843 130.407 138.891 146.151

Osmaniye 480.250 518.737 541.319 577.325

Düzce 337.201 349.642 369.165 386.540

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 20 Mayıs 2010 Perşembe
0 yorum
categories: , | edit post

Rasûl-i Ekrem Efendimizin üçü erkek Kasım, Abdullah, İbrahim dördü kız olmak üzere yedi çocuğu doğmuştur. Bunlar doğuş sırasıyle (Kasım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Külsûm, Fâtıme, Abdullah, İbrahim) isimlerini taşımışlardı. Bu yedi çocuğun altısı Hazreti Hadîceden, yedincisi Mısırlı Hazreti Mâriyeden idi.

İbni İshak, Peygamberimizin (Tâhir) ile (Tayyib) adında iki evlâdı daha olduğunu söylemekte ise de bunların Abdullah'ın sıfatları olduğu bildirilmiştir.

1) Kasım:

Rasûl-i Ekremin ilk çocuğu Kasım idi. Bu sebepten künyesi: Ebül-Kasım (Kasımın babası) oldu. Hazreti Peygamber, Ebûl-Kasım adiyle çağırılmasın-dan hoşlanırdı. Ashab da kendisini bu isimle çağırırlardı. İbni Sa'de göre, Kasım iki sene yaşadı. Mekkede vefat etti. Rasûl-i Ekremin çocukları içinde ilk ölen: Kasım oldu.

2) Zeyheb:

Peygamberimizin en büyük kızıydı. Kasımdan sonra doğmuştu. Zeyneb doğduğu zaman, Rasûl-i Ekrem otuz yaşındaydı. Mekke'de doğmuş olan Zeyneb, Hicretin sekizinci senesi Medine'de vefat eyledi. Otuz yaşında bulunuyordu.

Zeyneb, önce, teyzesinin oğlu Ebûl'as ile evlenmişti. Ebûl as bidayette müşriklerden ayrılmadığı için, "Bedr" gazvesinde müslümanların eline esir düşmüş, kurtulunca, Zeynebi Medine'ye göndereceğine söz vermişti. Rasûl-i Ekrem, ailesini getirmek için, "Harise oğlu Zeyd"i göndermişti. Zeynebi Medine'ye götüren Zeyd oldu. Zeyneb Medine'ye gitti ve fakat zevci Ebûl'as Mekke'de kaldı.

Ebûl'as, bir seriyye esnasında yine müslümanların eline esir düştü ve fakat Hazreti Zeyneb'in himayesi sayesinde serbest bırakıldı.

Ebûl'as, ikinci defa esirlikten kurtulunca, Mekke'ye gitti. Emanetleri sahiplerine verdikten sonra, müslümanlığı kabul etti. Medine'ye hicret eyledi. Müslüman olduğu için nikâhları yenilendi. Ebûl'as, Hazreti Zeynebe iyi muamele ederdi. Bu yüzden, Rasûl-i Ekremin takdirini kazandı. Zeyneb, kocasına tekrar kavuştuktan sonra çok yaşayamadı. Vefatında, cenazesi "Ümmü Eymen" ile "Hazreti Sevde" tarafından yıkandı. Namazını Rasûl-i Ekrem kıldı. Mezarına Ebûl'as indirdi.

3) Rukayye

Rasûl-i Ekremin ikinci kızıydı. Doğduğu zaman Hazreti Peygamber Efendimiz, otuzüç yaşında bulunuyordu. Rukayye babasının Peygamberliğinden önce, Ebûlehebin oğlu, Utbe ile nişanlanmıştı. Rasûl-i Ekrem, halkı İslama dâvete başlayınca Ebû leheb, oğlunu çağırdı:

- "Oğlum! Muhammed'in kızından ayrılmıyacak olursan, ben senden ayrılırım." dedi. Utbe de babası Ebûlehebin teşvikiyle "Rukayye"yi bıraktı. O zaman Rukayye, Hazreti Osman ile evlendi. Habeşistana göç eden ilk kafileye Hazreti Osman, zevcesi Hazreti Rukayye ile birlikte katılmışlardı. Hazreti Osman, Habeşistandan Mekke'ye dönmüş, oradan da Medine'ye hicret etmişti. Rukayye, Bedr gazası günlerinde hastalanmış, bu yüzden Hazreti Osman, Bedr muharebesinde bulunamamış, hattâ zevcesi başında kaldığı için, mazeretliler arasına konulmuştu.

Bedr gazası zaferini Harise oğlu Zeyd, Medineye ulaştırdığı gün, Hazreti Rukayye vefat etmişti. Rasûl-i Ekrem de, Bedr savaşı yüzünden, kızı Rukayyenin cenazesinde bulunamamıştı.

4) Ümmü Külsüm:

İslâmiyet gelmeden önce doğdu. Annesi hazret-i Hadîce’dir. Ümmü Gülsüm İslâmiyet gelmeden önce Ebû Leheb’in ikinci oğlu Uteybe ile nişanlanmıştı. İslâmiyet gelince Ebû Leheb îmân etmedi ve İslâmiyetin çok azgın bir düşmanı oldu. Onun hakkında (Tebbet) sûresi nâzil olunca oğluna Ümmü Gülsüm’den ayrılmasını söyledi. O da babasını dinliyerek ayrıldı.

Bedr gazasının sonunda, Hazreti Rukayyenin ölümünden bir yıl sonra, Hicretin üçüncü yılı, Hazreti Osmanla evlendi.

Buhârînin bildirdiğine göre, Hafsa dul kalınca, Hazreti Ömer, Osman'a müracaat ettiği zaman, Hazreti Osman tereddüt etmişti. O zaman Rasûl-i Ekrem, Ömere:

- "Ben sana Osman'dan, Osman'a da senden daha iyi bir adam bulacağım. Kızını bana ver, ben de kızımı Osman'a vereyim."

demişti .

Hazreti Osmanla evlenen Ümmü Külsûm, onunla altı yıl beraber yaşadı. Hicretin dokuzuncu senesi vefat etti. Cenaze namazı Rasûl-i Ekrem tarafından kılındı. Hazreti Ali Hazreti Fadl ve Hazreti Üsâme tarafından gömüldü.

Hazreti Osman, Rasûl-i Ekremin iki kızı: Rukayye ve Ümmü Külsûm ile evlendiği için, "İki nur sahibi" mânâsına "Zinnûreyn" sıfatını kazanmıştı:

5) Fâtıme:

Rasûl-i Ekremin en küçük ve fakat en sevgili kızıydı. İlâhî vahiy ilk geldiği zaman, Mekke'de doğdu. Hicretin ikinci senesi Medinede Hazreti Ali ile evlendi. Evlendikleri zaman Hazreti Fâtıme 15, Hazreti Ali 24 yaşındaydı. Rasûl-i Ekrem, kızı Fâtıme için, yatak çarşafı, iki değirmen, bir su tulumu hazırlamış, Hazreti Fâtıme, değirmenlerle su tulumunu, bütün ömrü boyunca kullanmıştı.

Rasûl-i Ekrem Hazreti Ali ile Hazreti Fâtımenin iyi geçinmesini ister, aralarında ihtilâf çıkarsa, onları barıştırırdı. Bir gün Ali, Fâtımeye şiddetli bir muamelede bulunmuş, Fâtıme de Rasûl-i Ekreme başvurarak Ali'yi şikâyet eylemişti. Fâtımeden sonra, Ali gelmiş, o da Fâtıme'yi şikâyette bulunmuş, fakat Rasûl-i Ekrem ikisin de barıştırmıştı.

Bir defa da, Hazreti Ali ikinci bir zevce almaya kalkmış, bunu haber alan Rasûl-i Ekrem çok üzülmüş bir hutbesinde;

- Benim kızım benim ciğerparemdir. Kızımı kederlendiren her şey, beni de kederlendirir" demiş, bunun üzerine Hazreti Ali teşebbüsünden vazgeçmiş, Hazreti Fâtımenin sağlığında başka bir kadınla evlenmemişti:

Hazreti Fâtıme, Hicretin 11 inci senesi, babasından altı ay sonra vefat eyledi. Rasûl-i Ekrem Efendimizin irtihalinde kızı yirmibeş yaşındaydı.

Rasûl-i Ekrem, kızı Fâtımeyi çok severdi. Hastalığı sırasında onu yanına çağırdı. Kulağına fısıldadı. O zaman Fâtıme ağladı. Sonra yine fısıldadı. Bu sefer, Fâtımenin yüzü güldü. Hazreti Âişe sordu. Hazreti Fâtıme de:

- "Önce, Rasûl-i Ekrem, hastalığı sonunda öleceğini söyledi: Ağladım. Sonra, ailesi içinde kendisine ilk kavuşacak olanın ben olduğumu haber verdi: O zaman da sevindim."' diye cevap vermişti:

Rasûl-i Ekrem Efendimizin soyunu yaşatan Hazreti Fâtıme oldu. Fâtımenin beş çocuğu oldu: Hasen, Hüseyn, Muhsin, Ümmü Külsûm, Zeyneb isimlerinde idi. Bunlardan Muhsin, küçükken vefat etmişti.

6) Abdullah:

Hicretten önce, onbirinci senesi Mekke'de doğdu: Üç ay yaşadı. Küçükken öldü. "Tâhir ve Tayyeb" Abdullahın diğer isimleriydi.

7) İbrahim:

Rasûl-i Ekremin en küçük çocuğu ve en küçük oğluydu. Hicretin sekizinci senesi Medine'de doğdu. İbn İshaka göre, Resûl-i Ekremin İbrahimden başka bütün çocukları, Peygamberlikten önce doğmuşlardı. İbrahim, Mısırlı Hazreti Mâriyeden dünyaya gelmiş, Hazreti Âişenin rivayetine göre, onyedi veya onsekiz aylıkken vefat etmişti.

Rasûl-i Ekrem, İbrahimin doğumundan çok memnun olmuş, yedinci günü bir ziyafet vermiş, fukaraya sadaka dağıtmış, oğluna Hazreti İbrahimin adını takmıştı. Çünkü:

Rasûl-i Ekremin Hazreti Hadîceden doğmuş olan erkek çocukları küçük yaşlarındayken ölmüşlerdi. Diğer zevcelerinden de evlâdı olmamıştı.

Ebû Rafiın zevcesi Selmâ, yeni doğan İbrahime sütannelik yapmıştı. Buhârî, "Ümmü Seyf'in ibrahimi emzirdiğini bildirmektedir. Rasûl-i Ekrem, sütanneye uğrar, İbrahimi görür, okşar ve öperdi.

İbrahim, Ümmü Seyfin evinde öldü. Hazreti Peygamber, çocuğunun hastalığını duyunca, Avfoğlu Abdurrahmân ile onun yanına gitmiş, İbrahimin ölüm pençesinde kıvrandığını görünce, dayanamamış ağlamıştı. Abdurrahmân:

- "Yâ Resûlallah! Ne yapıyorsunuz," deyince, Rasûl-i Ekrem:

- "Şefkat duygularım galeyana geldi. " buyurmuştu.

Rasûl-i Ekrem, oğlunun cenaze namazını kılmış, Abbâs oğlu Fadl, Zeyd oğlu Üsâme, Maz'un oğlu Osman, İbrahimi mezarına indirmişti.Beki' meza lığına gömüldü.

İbrahim öldüğü zaman güneş tutulmuştu. Halk, güneş de mateme katıldı, deyince Rasûl-i Ekrem:

- "Güneş ile ay, Allahın âyetlerindendir. Bir fânînin ölümü yüzünden tutulmazlar!" diye hitapta bulunarak, müslümanları böyle yanlış anlayışlardan uzaklaştırmışlardı.

Devamı...
Gönderen BabaHoroz on 12 Mayıs 2010 Çarşamba
0 yorum
categories: , | edit post